Kroh - Typical Me◇◇◇
Sonuna kadar açtığım pencereden şehrin ışıklarına doğru baktım. Bütün saray ahalisi uyumuş olsa da sokaktaki insanlar düğün kutlamalarında çılgınlar gibi eğleniyordu. Benim düğünüm.
Tıpkı geri kalan her şey gibi kutlamalara katılmam da yasaktı. Yanımda olmasına izin verilen görevliler dışında biriyle konuşmam, dışarı çıkmam ya da herhangi birine yüzümü göstermem... Her şey yasaktı. Odamdan dışarı adım atmam gerektiği an bütün yüzümü kapatacak bir tülün arkasına saklanmak zorunda kalıyordum.
Ben, Magsilva prensesi, Beatrix DeMarcus, bir köleydim. Yarın, çok uzun süredir devam eden bir savaşta yanımıza müttefik çekebilmek adına Valdenis prensi Anthony Maxwell ile evlendirilecektim.
Gözlerimi camdan çekip önce parmağımdaki devasa taşlı yüzüğe, ardından dolabımın hemen yanında, duvarda asılı duran gelinliğe baktım. Arkasında devasa bir tül kuyruğu olan, kabarık, bol ince işlemeli bembeyaz bir elbiseydi. Belinde muhtemelen giydiğim ilk andan çıkarttığım ana kadar nefes almamı engelleyecek sıkı bir korse vardı. Yetersiz oksijen yüzünden kendi düğünümde düşüp bayılma fikri her dakika daha da ilgi çekici gelmeye başlamıştı.
Gelinliğin hemen yanında asılı duran ve prensin eşi olmayı kabul ettiğim ana kadar yüzümden çıkaramayacağım beyaz tül en azından yüz ifademi saklayacaktı. Sonuçta yüzüğü bile bana kendisi getirmemişti, düğünümüzde adama gülümseyebileceğimi sanmıyordum. Yüzükten de, gelinlikten de, adamdan da nefret ediyordum.
Yatağın ucuna oturup ayağıma geçirdiğim botları sıkıca bağlamaya başladım. Evlendiğimde şu an olduğumdan daha mı özgür olurdum yoksa bu küçük gece kaçamaklarımı da kaybeder miydim, bilmiyordum. Şu ana kadar ne prensi görmüştüm ne de yapacağım evlilik hakkında başka bir bilgi alabilmiştim. Hiçbir bok bilmiyordum.
En kısa sürede prens Anthony ile evleneceksin, Beatrix. Sevgili babamın bana kurduğu tek cümle bu olmuştu. Karşı çıkmaya ya da başka bir soru sormaya hakkım yoktu. Dilimin gereksiz sivriliği ve başımın gereksiz dikliliği beni çok kez belaya sokmuştu; bu konuda bir şey dersem yapacağım son hata olacağını biliyordum. Elime geçen tek şey başka bir bela olacaktı.
Yataktan kalkıp tekrar cama doğru yürürken bir yandan da saçlarımı omzumun üzerinden önüme getirmiş, rastgele örmeye başlamıştım. Kendimi bildim bileli yüzüm herkesten saklanmıştı; hatta sırf bu amaç uğruna basit bir hayat yaşamama bile izin verilmemişti. Neye benzediğimi bilen insan sayısı üçtü. Annem, babam ve Cece; çocukluğumdan beri bana bakmakla yükümlü olan dünya tatlısı bakıcım.
Yüzümü sürekli tüllerin arkasına saklayıp bir hayalet gibi yaşamanın bana verdiği muhteşem bir fırsat vardı. O kadar uzun süredir bu gece kaçamaklarıyla uğraşıyordum ki, bazen hala kendi canıma kıymamış olmamın tek sebebinin bu olduğunu düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar ve Suikastçılar
FantasyBeatrix DeMarcus, bir prenseste olmaması gereken her şeye sahiptir. Bütün hayatını yüzünü bir tülün arkasına gizleyerek yaşamak zorunda olan Beatrix'in kendine ait bazı gizli kaçamakları vardır. Geceleri saraydan kaçıp, hızla tırmandığı duvarları a...