Beatrix DeMarcus, bir prenseste olmaması gereken her şeye sahiptir.
Bütün hayatını yüzünü bir tülün arkasına gizleyerek yaşamak zorunda olan Beatrix'in kendine ait bazı gizli kaçamakları vardır.
Geceleri saraydan kaçıp, hızla tırmandığı duvarları a...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
◇◇◇
"Beatrix!"
Duyduğum öfkeli yaşlı kadının sesiyle birlikte yattığım yerden sıçrayarak uyandım. Cece, koluna astığı havluyla birlikte ellerini beline koymuş, hayal kırıklığı dolu gözlerini üzerimde gezdiriyordu.
"Düğün gününe böyle mi hazırlanıyorsun?" Uzanıp üzerimdeki örtüyü hışımla çekmesiyle beraber dudakları şaşkınlıkla aralandı. "Tanrılar aşkına, geceliğin nerede?"
Hala oldukça aksiyonlu geçirdiğim gece yüzünden sersem hissediyordum. Bakışlarımı çıplak vücuduma indirdikten sonra gevşek bir şekilde omuzlarımı silktim.
"Kendi yatağımda istediğim gibi uyuyabilirim, Cece." Birbirine girmiş ve kabarmış saçlarımı yatıştırmak için parmaklarımı aralarına geçirdim. Odaya vuran gün ışığı gözlerimi yakıyordu, dilim damağıma yapışmış gibi hissediyordum. Dün gece alkolü fazla kaçırdığıma artık emindim.
"Sen bir prensessin, Beatrix. Bugün düğünün var. Bir prensle evleniyorsun!" Diye bağırarak odanın içinde dolaşmaya başlamıştı. Bir yandan yere dağılmış kıyafetlerimi topluyor, diğer yandan her eğildiğinde canı acıdığı için beline elini yerleştirip yüzünü buruşturuyordu. "Neden bir kez olsun bir soylu gibi davranmıyorsun ki? Yüzündeki tülü çıkarttığın an kim olduğunu unutuyorsun sanki, içinde bir serseri uyanıyor!"
Cece bana söylenmeye devam ederken yataktan bacaklarımı indirip kendimi banyoya doğru sürüklemeye başladım. Zaten başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu, bir de Cece'nin tiz sesine daha fazla katlanamazdım.
"Çıplak gezme!"
"Vücudum henüz seninki gibi buruşmadığı için kıskanıyorsun sadece."
"Beatrix!"
Banyonun kapısını kapatıp gevşek bir kahkaha attım. Eğer kendimi böyle şeylerle meşgul etmezsem bugün bir düğünüm olduğu gerçeğini hatırlamak zorunda kalacaktım. Cece ile uğraşmak, bana delice zevk veren nadir şeylerden biriydi.
Buz gibi suyun içine girip uykumu açmasını umut ederek küvetin içerisine uzandım. Gideceğim krallığın nasıl bir yer olduğunu merak ediyordum. Aldığım derslerden hatırladığım kadarıyla Valdenis krallığı kuzeyde, oldukça soğuk bir yerdeydi. Bu bilgiden şimdiden nefret etmiştim; ben yazı severdim. Soğuktan moraran parmaklardansa ter içinde kalmak her zaman daha iyi bir seçenekti. Sürekli kat kat kıyafetler giymek zorunda kalamazdım. En kısa sürede kendimi bu durumun içerisinden kurtaracak bir plan yapmak zorundaydım.
Burada da mutlu olduğum söylenemezdi. Bir köleden farksızdım. Yine de hiç tanımadığım bir adamla evlenip yabancı bir diyara gitme fikri çok daha korkunç geliyordu.
Kendimi zorlayarak banyodan çıktığımda beni giydirip düğüne hazırlamak için görevli olan iki kadın çoktan odaya gelmiş, Cece ile birlikte gelinliğin eteklerini ayırıyorlardı. İki kadının da dilsiz olduğuna emindim, benim yüzümü görmeye ancak bu şekilde izinleri olabilirdi. Kaç eteği üst üste giymek zorunda kalacağımı anlayabilmek için gözlerimi kısarak ellerindeki farklı beyaz kumaşlara bakış attım.
