Burn The Ballroom - Kiss Me You AnimalKiss me you animal,
I need to take you in real show.
Cause dying on your lips is how I wanna go.
◇◇◇Şehir duvarlarını çevreleyen ışıklar gittikçe yaklaşırken, benim gerginliğim aynı oranda artıyordu. Tamamen suskunlaşmıştım, her ne kadar zihnimi bir plan yapmak için zorluyor olsam da korku ve endişe dışında bir şeye odaklanamıyordum.
Büyük şehir kapısının önündeki muhafızlar, biz yaklaşırken dikkatli gözlerle bizi izliyorlardı. Açık kapıdan içeri atlarla birlikte girerken kimse bizi durdurmadı, yine de izlemeye devam ettiler.
Ahır kısmı, diğer şehir ile kıyaslanamazdı bile. Burası gerçekten çok daha temiz ve normal gözüküyordu. Ne burnumu kapatmama ve öğürmeme sebep olacak bir koku vardı ne de yerlerde bayılmış sarhoş insanlar görüyordum. Sokaklar temizdi, Magsilva'yı andıran bir havası olduğunu bile söyleyebilirdim.
Atları bırakıp sokaklarda ilerlemeye başladığımızda hala kimseden bir ses çıkmamıştı. Ayaklarım resmen geri geri yürüyordu. Bu gece son kez özgür uyuyacaktım, son kez huzurla gözlerimi kapatacaktım. Tabii, buna özgürlük denmeyecek olması ve hissettiğim şeyin huzurdan çok uzakta olması dışında, bir sıkıntı yoktu.
Yine büyükçe bir tavernanın önüne geldiğimizde, ilk kez gözlerimi yerden kaldırdım. Dominic hemen önümde durmuş, ifadesiz bir suratla beni izliyordu. Ne var? Anlamında başımı sağa sola salladım.
"Gece boyu böyle huysuz mu olacaksın, minik fare?"
"Bilmem. Sen son geceni nasıl geçirirdin?" Diye öfkeyle sordum.
Uzanıp, tavernanın kapısını açtı. "Son gecem olduğunu kabul etmeden eğlenirdim." İçeri geçmem için çenesiyle işaret etti. "Hayat sürprizlerle dolu, prenses."
Orta parmağımı yüzüne doğru kaldırdığımda dudaklarına çarpık bir gülümseme oturdu. Hala açık tuttuğu kapıdan hışımda içeri girip, boş bulduğum ilk masaya doğru ilerledim. Masa küçük olduğu için herkes sıkışarak oturmak zorunda kalmıştı; Dominic çapraz bir şekilde oturup, bedenini tamamen bana çevirdi. İnatla varlığını görmezden gelmeye devam ediyordum.
Siparişi almak için yaklaşan kadına doğru kafamı çevirdim. "Beni en hızlı sarhoş edebilecek ne var?" Diye sordum.
"Elf şarabı." Kadının verdiği cevap üzerine masadakiler keyiflenirken, Dominic cık cık sesleri çıkarmaya başlamıştı.
"Onu kaldıramazsın, minik fare. Başka bir şey seçmelisin."
Dönüp yüzüne bakma gereği bile duymadan masanın kalanından sipariş alan kadına seslendim. "O halde kesinlikle bir elf şarabı alıyorum."
Rufus'un yüzüne yerleşen muzip ifade iyice genişledi. "Tanrım, bu gece beklediğimden çok daha hareketli geçeceğe benziyor." Dedikten sonra dirseğiyle yanında oturan Dante'yi dürttü. Siparişimi alan kadının bakışları bile değişmişti. Bana acıyor muydu yoksa cehaletim onu eğlendirmiş miydi, emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar ve Suikastçılar
FantasiBeatrix DeMarcus, bir prenseste olmaması gereken her şeye sahiptir. Bütün hayatını yüzünü bir tülün arkasına gizleyerek yaşamak zorunda olan Beatrix'in kendine ait bazı gizli kaçamakları vardır. Geceleri saraydan kaçıp, hızla tırmandığı duvarları a...