Ethan Gander - Wednesday
Oh you got games to play.
Bend the rules and disobey.
Maybe you got more to say.
But maybe you should bite your tongue.◇◇◇
Yolculuğun ertesi gününe kadar adeta bir sessizlik yemini etmiştim. Konuşmak ya da biriyle göz göze gelmek bile istemiyordum.
"Ayrılmamız gereken yere geldik." Dante'nin gruba verdiği bilgi, ilk kez gözlerimi kurumuş kanın dolduğu tırnak aralarımdan çekip kaldırmama sebep oldu. "İki gün üst üste sen nöbet tuttun. Artık dinlenmen gerek, Dominic. Biz çevreye dağılacağız."
Dominic başını sallamış olmalıydı, Rufus ve Dante kısaca aynı kafa hareketiyle cevap verip atlarını iki farklı yöne doğru sürmeye başladı.
Laura sanki o ikisinin gitmesini uzun süredir bekliyormuş gibi atını bizim hızımıza uydurup, Dominic'e çattığı kaşlarının altından baktı. "Yapmayacaksın, değil mi?"
Neyden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yoktu. İlgilenmiyormuş gibi gözümü yola dikip elde edebileceğim en ufak bilgi kırıntısını yok sayamazdım. O yüzden bakışlarımı Laura'nın üzerinde odakladım.
Dominic sadece bir kafa hareketi daha yapmakla yetinmiş olacak ki, Laura gözlerini ondan hiç ayırmadan sakince anladığını ifade eden bir şekilde başını salladı. Yüzünde yalnızca bir askerin suratına ait olabilecek bir ciddiyet vardı. Her ne cevap aldıysa, bundan memnun kalıp kalmadığını bile anlamamıştım.
Atını hızlandırıp, Rufus ve Dante'nin aksi yönüne doğru sürmeye başladığında Dominic ile yalnız kalmış olmamızın farkındalığı bedenimi yeni yeni sarmalamaya başladı.
Aniden gerilmiştim. Ondan korktuğum falan yoktu, gerçekten umurumda değildi. Ancak bir şekilde ona yakın olmak ya da onunla yalnız olmak, bütün bedenimde garip bir etki yaratıyordu.
Atı durdurup indiğinde yine yardım etmek için bana uzansa da eline bile bakmayıp kendi kendime indim. İlginç bir şekilde bu sessizlik eylemim Dominic'in de sessizleşmesine sebep olmuştu. Ne o arsız şakalarını yapıyordu ne de benimle uğraşmaya devam ediyordu.
Eşyaları indirip atı beslediği bütün o süre boyunca bir ağaca sırtımı yaslayıp, yerde bulduğum bir çubukla toprağı dürtmekle uğraştım. Gerçekten kendimi tanıyamaz hale gelmiştim. Dün ilk kez bir şey öldürmüştüm ve bu zannettiğim gibi üzerimde travmatik bir etki yaratmamıştı. Bundan korkmalı mıydım bilmiyordum. Ölümle bu denli burun buruna gelmek gerçekten yıpratıcı ve korkutucuydu, yine de bundan daha fazlasını hissetmem gerektiğine emindim. Mesela pişmanlık veya dehşet gibi... Ancak yoktu.
Bunun sebebini hali hazırda kendi işkenceli ölümüme gidiyor olmama bağlamıştım. Ki bu, başlı başına büyük bir problemdi zira kendi kıçımı nasıl kurtaracağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar ve Suikastçılar
FantasyBeatrix DeMarcus, bir prenseste olmaması gereken her şeye sahiptir. Bütün hayatını yüzünü bir tülün arkasına gizleyerek yaşamak zorunda olan Beatrix'in kendine ait bazı gizli kaçamakları vardır. Geceleri saraydan kaçıp, hızla tırmandığı duvarları a...