Open Boundaries - Snap
Calm.
You're hiding all your thoughts.
You're choosing not to talk.
The silent phase is just a play,
To hide your inner warps.◇◇◇
"Ne yaratığı öldüreceğim? Nasıl yapacağım?" Dominic'in devasa adımlarına yetişmek için neredeyse koşarak ilerliyordum. Orman tamamen karanlığa gömülmüş halde olduğu için adımlarıma dikkat etmek zorlaşıyordu.
"Hiç su perilerini duydun mu?" Diye sordu. Elbette duymuştum, ancak... O kadar. Haklarında hiçbir şey bilmiyordum. Magsilva'da aldığım eğitim her ne kadar yaratıklar hakkında kısaca bilgiler içerse de, genelde nezaket kuralları, dil eğitimi ya da kraliyet gelenekleri ile ilgili eğitimler almıştım. Yani, almama izin verilen tek eğitim bu yöndeydi. Tabii, gece kaçamaklarımda elime alabildiğim her silahla gizlice ders aldığım zamanlar olmuştu ancak... O ayrı bir konuydu. O yüzden sessiz kalıp, konuşmaya devam etmesini bekledim.
"Pekala... Sirenleri biliyor musun?"
"Şarkılarıyla denizcileri büyüleyip, onları ölüme sürükleyenler değil mi?"
"Aynen öyle." Dedi ve kısa bir an bana baktı. "Su perilerini sirenlerin yakın akrabası gibi düşünebilirsin. Sadece, kuyrukları yok ve denizlerden ziyade küçük göletlerde yaşıyorlar."
İşte şimdi ilgimi gerçekten çekmişti. Hevesle yürümeye devam ederken, aklımdaki soruları bir bir sıraladım. "Kuyrukları yoksa bizler gibiler mi? Göletlerde kimleri öldürebilirler ki? Onlar da şarkı mı söylüyor?"
"Hey, sakin ol prenses. Gel." Elimi tutup yönümüzü değiştirdi. Büyük çalıların arasından ilerleyip, kısa bir tepenin ucuna doğru yürüdük. Dalların ve yaprakların arasından sessizce eğilip, minik bir şelalenin aktığı gölete doğru baktım.
"Kuyrukları yok, evet." Dominic'in fısıltısıyla birden ürperdim. Bu kadar yakınımda olduğunu fark etmemiştim. O da benimle birlikte eğilmişti, göğsü neredeyse sırtıma değmek üzereydi. "Büyüleyici bir güzellikleri var, göletin içinde çıplak halde yüzüp, bütün günlerini öyle geçirirler. Tabii, herhangi bir yaratık ya da insan kendilerine yaklaşana kadar..."
Gözlerimi kısıp, göleti dikkatli bir şekilde inceledim. Bahsettiği perileri gördüğüm an gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Büyüleyici güzellikleri ve çıplaklıkları konusunda haklıydı. Her birinin bu karanlıkta parlayacak kadar bembeyaz ciltleri ve aynı şekilde neredeyse beyaza yakın sarı saçları vardı. Üç tanelerdi. İki tanesi suyun içindeydi, bir tanesi sadece bacaklarını suya sokmuş bir şekilde oturuyordu.
Cece bunları görse çıldırırdı. Benim tıfıl vücudumu görünce bile deliriyorken, şu an gözlerimi alamadığım iri ve dik memeli kadınları görse aklını kaybederdi. Bu düşünce bile gülmeme sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar ve Suikastçılar
FantasyBeatrix DeMarcus, bir prenseste olmaması gereken her şeye sahiptir. Bütün hayatını yüzünü bir tülün arkasına gizleyerek yaşamak zorunda olan Beatrix'in kendine ait bazı gizli kaçamakları vardır. Geceleri saraydan kaçıp, hızla tırmandığı duvarları a...