15. Vox'un Prensesi

2.1K 213 60
                                    

Once Monsters - My Name Is...

My name is thunder, and lightning.
My name is something very frightening.
My name is adrenaline, exciting.
If you don't believe, then let me show ya.

◇◇◇

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


◇◇◇

Bir krizin eşiğindeydim. Belki bir öfke krizi, belki de varoluşsal bir kriz... Ya da her ikisi birden.

İlk kez, bütün Vox üyeleri gerçekten tamamen sessizdi. Ancak bakışlar için aynı şeyi söyleyemezdim; sanki ekip, sadece gözleriyle birbirleri ile anlaşıyor ve bir plan üzerinde çalışıyor gibiydi. Arkamızda ve önümüzde onlarca atlı Altumar askeriyle birlikte yolculuk ediyorduk.

Elf şarabının etkisi geçtikçe gerçekliğin kucağına sert düşüşler yaşamaya devam ediyordum. Anladığım ve umduğum tek şey, beni Altumar'a teslim etme fikrine eskisi gibi sadık olmamalarıydı. Yine de işler kızışırsa başlarını belaya sokmaktansa en baştaki plana sadık kalacaklarını düşünüyordum. Benim için büyük bir riske girmezlerdi.

Dominic, telkin verirmiş gibi üst bacağımı avucuyla kavrayıp hafifçe sıktı. Yolculuğa başladığımızdan beri bunu birkaç kez daha yapmıştı. Bana umut vermeye çalıştığını düşünmeye başlamak üzereydim.

Kafamı hafifçe yan çevirip, hemen yanımızda giden Altumar askerine baktım. Ne konuşursak konuşalım bizi duyabilirdi. O yüzden sertçe yutkunup, tekrar önüme döndüm.

İleride yavaşça görünür hale gelen büyük şehri seçebilmeye başlamıştım. Gün doğalı kısa bir süre olmuştu. Altumar şehrine giden ölüm yolum, bitmek üzereydi. Şehir, çorak bir arazinin üzerine kurulmuştu. Çevresi büyük surlarla çevrili olsa da, şehrin devasa kapısı sonuna kadar açıktı. Dış duvarlarda bazı tezgahlar kurulmuştu, insan sayısı beklediğimden daha fazlaydı.

Bütün dikkatimi şehrin yapısına verdim. Duvarlardaki çıkıntılar, tırmanabileceğim alanlar ya da kaçabileceğim bölgeleri tek tek hesaplamaya çalışıyordum. Kafamın içerisinde bir harita oluşturmaya başlamıştım, hiçbir detayın dikkatimden kaçmasını istemiyordum.

Bunu yapan tek kişinin ben olmadığıma emindim. Dominic'i göremiyor olsam da, ekibin geri kalanı aynı şekilde şehri detaylı bir şekilde inceliyordu. Diğer şehirlere giriş yaptığımızda bu denli dikkatli davranmamışlardı. Bu, içimi biraz olsun tekrar rahatlattı. Onlar da kaçmayı planlıyordu. Sadece hala, bu plana benim dahil edilip edilmediğimden emin değildim.

Büyük sarayın girişine gelene kadar aynı şekilde inceleme yapmaya devam ettim. Saray, şehir duvarlarını taklit eden başka bir duvar ile çevrelenmişti. Demir parmaklıklı bahçe girişinde bekleyen iki saeay muhafızı vardı. Bizi görünce aceleyle kapıyı açtılar, askerler tek tek içeri girmeye başladı. Ancak Dominic o an, bir elini kaldırıp ekibin durmasını işaret etti.

Hırsızlar ve Suikastçılar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin