6. Kafes Gecesi

2.2K 221 79
                                    

Reach - Motherland

And why you wanna run?
We'll show you how real men murder for fun.

◇◇◇

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


◇◇◇

Gece yatağın içinde sağa sola dönmekten bir türlü uyuyamamıştım. Odanın duvarları üzerime geliyormuş gibi hissettirmişti. Penceresiz olması işi daha da kötüleştiriyordu. Sürekli yataktan kalkıp üç adımlık odayı tekrar tekrar dönüp duruyordum. Günün hangi vaktinde olduğumuzdan bile haberim yoktu.

Üzerimde Dante'nin rahatsız edici bir gömleği vardı, tenimi inanılmaz kaşındırıyordu. Meme uçlarım kopmak üzereymiş gibi acıdığı için sürekli kumaşı tutup göğsüme değmemesi için havada tutmaya çalışıyordum. Açıkçası bu gömleğin Dante'ye nasıl olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu; kelimenin tam anlamıyla diz kapaklarımın altına kadar uzanıyordu, altına bir şey giyme gereği dahi duymamıştım. Sanırım dolabında kullanamadığı tek parçasını almıştım.

En sonunda dayanamayıp kendimi odadan dışarı attım. Oturma alanındaki duvara asılı meşalelerden sadece mutfak alanında olan yanıyordu. Geri kalan her yer tamamen zifiri karanlıktı.

Bir yere çarpmamayı umarak küçük adımlarla içinde su olduğunu düşündüğüm çelik sürahiye doğru ilerledim. Bardağa döküp içinden büyük bir yudum aldığımda su olmadığı için hayal kırıklığına uğramıştım. Asidi kaçmış biradan daha fazlası değildi.

"Alkol problemlerin mi var?"

Karanlığın içinden gelen o kalın, derin sesle birlikte olduğum yerde sıçradım.
"Tanrılar aşkına! Dominic."

"Ne? Merak ediyorum, bir prenseste olmaması gereken başka hangi özelliklerin var?" Yavaş adımlarla karanlığın ortasında oturduğu koltuktan kalkıp yanıma doğru yaklaşmaya başladı.

"Daha önce beni korkutan birinin hayalarına tekme atmıştım. Bu sayılır mı?"

Kısık sesli kahkahası kalp ritmimi bozmak için yeterli olmuştu. Bu adamdan gerçekten geçen her saniye daha da nefret ediyordum.

"Şanslı adammış." Diye mırıldanıp hala elimde tuttuğum sürahiyi aldı. Kendine doldurduğu bardaktan büyük bir yudum aldıktan sonra kalçasını masanın üzerine yasladı.

"Geceleri saraydan kaçıp çatıların üzerinde dolaşarak hırsızlık yapıyorsun. Neden? Eminim o çaldığın mücevherlerden çok daha güzellerine sahipsindir."

"Mesele mücevherler değil." Elimi havada rastgele sallayıp derin bir nefes verdim. "Sana ne anlatırsam anlatayım anlamayacaksın, Dominic. Bu konuyu konuşmanın hiçbir anlamı yok."

Gözlerini gözlerimden hiç çekmeden kafasını omzuna doğru hafifçe eğdi. Üzerindeki hafif zırhlardan kurtulmuştu, önünde birkaç düğmesi açık olan gömleğinden taktığı kolyenin ucu gözüküyordu. Vox'un sembolü.

Hırsızlar ve Suikastçılar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin