Aşka Direnmek

3.4K 230 27
                                    

                   Hazar'dan

Ofisimin olduğu kata geldiğimde ayaklarım geri geri gidiyordu. Yiğit'i biraz olsun görebilmek için yıllık izinimi erken bitirmiştim.

Binanın mimarisine lanet ettim; çünkü asansörümüz bile ortak değildi. İlk üst yönetim toplantısında İK'nın bizim binaya taşınmasını istesem ne olurdu ki?
Tuna bu önerime bayılırdı kesin.

Günlerdir "ben demiştim" edasıyla yüzüme bakıyordu, bense Yiğitin terfisi sayılacak pozisyon değişiminden mutluydum sandığının aksine. Gün ışığım başka bir iş bulup buradan tamamen ayrılmaya karar vermeden aramızı düzeltme peşindeyim sadece.

Mesajlarıma aldığım birkaç kısa cevap hariç konuşamıyordum onunla. Çok özlemiştim, sadece fotoğtaflarıyla teselli buluyordum şimdi. Haklıyken kendimi düşürdüğüm duruma isyan ediyordum.

Çocukluk etmiştim, paranoyalara kapılmıştım ve şu an bu haldeydik.

Şiirlerle süslenmiş çiçeklerim evine ulaşmaya devam ediyordu.

Bir tek mesajını alsam da yetiyordu bana.

"Teşekkür ederim" sadece buydu mesaj; ama aklında olmak güzeldi işte.

Bugünkü siparişimi de veriyordum şimdi:

Deniz Gözlerini özledim Yiğit                                            

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Deniz Gözlerini özledim Yiğit
                                            

Öğle yemeği molası vakti gelince, onu görebileceğim tek yer olan yemekhaneye indim. Mideme asla iyi gelmeyen yağlı yemekleri yemeye çalışıyordum dikkat çekmemek için.

Yıllardır yemeğini burada yemeyen biri olarak dikkat çekmemem mümkün değildi aslında. Üzerimdeki garip bakışlar benim kaderim olmuştu Yiğitle olduğum zaman boyunca.

Yiğit'in kaçamak bakışları için midemi biraz daha rahatsız edebilirdim bu yemeklerle. Mavilerini benim gözlerime değdiği zaman utanarak çekişine bayılıyordum.

Yanındaki çocukla gülerek sohbet ediyordu şimdi. Gülüşüyle,ofisimden esirgenen gün ışığını yemekhanede bulmuştum işte. Hayran hayran onu izlemekten çekinmediğimi farkettim. Özlemden kaynaklanan kayıtsızlık tarafından esir alınmış gibiydim.

Yemeğini bitirdiğinde peşinden ben de kalktım. Bahadır denen çocukla beraberdi yine. Beni görünce çocuğu önden yolladı ve yanıma geldi. Koridorun sonuna doğru ilerledik beraber, bizi burada kimse göremezdi.

"Ne yapıyorsun sen dedi" kısık sesle

"Ne yapıyormuşum ki" diye safa yattım. Sinirlenmişti.

"Yemekhanede ne işin var Hazar herkes sana bakıyor"

"Açıkmış olamaz mıyım? Ayrıca bana her ortamda bakarlar Yiğitcim iyi görünüyorum çünkü"

"Çok komikmiş"

"Şu ters hallerine bitiyorum" diye fısıldadım

" Büzme dudaklarını. Burada bütün iş hayatımı feda ederim şimdi,seni öperek"

"Saçmalama istersen"

"Dün çiçeklerimi aldın mı"

"Evet çok güzellerdi teşekkürler"

"Farklı bir şey söyle"

"Bir daha almana gerek yok"

"Söyleme tamam vazgeçtim"

Gülümsedi bu cevabıma. Bana gülümsemeyeli ne kadar olmuştu, çok uzun bir süreydi benim hissettiğim kadarıyla.

"Gitmem lazım Hazar, midene dikkat et"

"Sen de kalbime dikkat etsen?"

Cevap vermeden gitti yanımdan. İstemeye istemeye ofisime döndüm.İlk kez çalışmak istemiyordum hastayken bile çalışarak iyileştiğimi söylerlerdi oysa.

Eskiden Yiğit'in olan masada gördüğüm şer ikilisine selam vermeden geçmek isterdim; ama mümkün değildi.

Tuna beni görünce artık öldürecekmiş gibi bakmıyordu mutsuzluğumdan keyif alıyordu çünkü.

"Hazar" diye seslendi.

"Buyurun Tuna Bey" dedim Duygunun gözlerinin denetimindeydik.

"1 saate Mert Bey gelecek" dedi tepkimi ölçmeye çalışıyordu bir yandan da

Murat Beyle konuşarak hallettim sandığım sorun tekrar karşıma geliyordu. Harika, Yiğitsizlikten kafayı yerken bir sirk hayvanıymışım gibi beni izleyen ekibe bir seyirci daha gelecekti.Sevimsiz piç.

Odama geçtim ve sakinleşmeye çalıştım.

Yiğitten

Gözlerim yemekhaneye girer girmez onu bulmuştu. Benim için geldiğini bilmekten mutluluk duyduğumu inkar edemem.

Kırgınlığım devam ederken özlemim ise daha büyük bir hızla artıyordu. Ne yapacağımı bilmez halde karşı koymaya çalışıyordum çekimine.

Ofisimize geldiğimde kızlar gülüşerek muhabbet ediyorlardı. Huzurlu ve imrenilesi bir çalışma ortamındaydım. Aklımsa hâlâ Hazardaydı.

"Hadi Yeşim; öp, öldür,evlen oynuyoruz cevapla" dedi Pelin.

"Öp Hazar Bey, öldür Gökhan, evlen Tuna  Bey çünküüü çalışmaktan yoruldum ve koca parası yemek istiyorum"

"Hazar Beyi öp de Tuna Bey seni öldürsün" dedi Pelin kısık sesle. Gülüştüler.

Demek herkesce bilinen bir şeydi bu aşk.İçime yayılan kıskançlık duygusuna engel olamadım.

Muhabbete maruz kalan Gökhan rahatsızca öksürdü "beni neden öldürdün ya, tamam zengin değiliz de." bozulmuştu adam.

Pelin ve Aslı manalı şekilde bakıştılar.

"Aslı sana sormuyorum Burak'ın var"

"Yiğit, senin sevgilin var mı? "dedi Yeşim.

"Yok Yeşim,hiç uğraşacağımı da sanmıyorum bu ara" dedim.

"Ne güzel çocuksun ya talibin de çoktur" dedi kadın. Bir abla şefkatindeydi.

"İnan hiç ilgilenmiyorum Yeşim. " Benim derdim bana yeterdi gerçekten.

"Taliplerin fazlaysa ve yetişemiyorsan benim numaramı verebilirsin Yiğit"dedi Gökhan.

Sinirlenme sırası Yeşime geçmişti şimdi.

Aslı'ya fısıldadım gözlerimle ikisini işaret ederek: "Neden birlikte değiller?"

"Yürümezse nasıl yüz yüze bakacaklarını bilemiyorlar, işlerinden de memnunlar düzen bozma korkusu işte. İleri yaşta daha da fazla oluyor heralde "

"Yeşim ileri yaş dediğini duymasın" dedim.

"Şşşş aramızda"

"İnsan nereye kadar direnir ki aşka?" diye sordum

"Bilmiyorum Yiğitcim göreceğiz"

Kendim için de merak ediyordum bunu. Ne kadar direnecektim Hazar'ın sıcaklığından yoksun kalmaya?

Bana saygı duysun istiyordum, kendi başıma bir şeyler başardığımı görmesini de. Beni bir daha bile bile kırmayacağından emin olmalıydım en  önemlisi.

Gün Işığım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin