Sofi'den
Çöp kamyonu dedikleri şeyin sesine uyanarak biraz havladım ve mahallemizi istila etmelerini önledim. Benden korktukları için hızlıca geçtiler zaten.
Uyanalı 3 kuyruk sallamam kadar süre geçmişti ki canımın sıkıldığını farkettim..
Babamın oturduğu büyük köpek yatağındaki oyuncağım Şeko'yu dişlerimin arasına aldım, kafamı sağa sola sallayarak oyuncağın götünü geberttim. Sonra odanın ortasına attım ve biraz boğuştuk. üç beş pati darbemle pes etmişti zaten salak. İçinden çıkan beyaz şeyleri yerine geri koyuyordu eve gelen Hafize Abla dedikleri uzun saçlı insan.
Ne garip ismi var. Oysa benim arkadaşlarımın isimleri alex,zeyna,pamuk,chivas falan, onlar daha normal isimler bence.
Babamın geceleri saklandığı ve beni içeri almadığı kulübenin kapısına gittim ve kapıyı tırnaklayarak onu uyandırdım.
Çişim ve kakim geliyordu acilen parka gitmeliydik. Hem belki Çakıl gelmiştir de onu biraz döverim parkta. Buruşuk suratlı çirkin oğlan boyu da kısa zaten.
(Yazar notu: özür dilerim ama çok eğlendim ahahah. Twitterdaki bütün konuşturulan evcil hayvan hesaplarını takip ediyorum zaten )
Hazar'dan
Sofinin sesine uyandım ve saate baktım 8.30 olmuştu.
Bu saatte kalkmak benlik bir şey değildi Sofi de alışkın olmadığından huysuzlanmıştı demek.
Dün geceyi, geç saatlere kadar Yiğitin sosyal medya hesaplarını inceleyerek geçirmiştim. Onun yüzünden ikinci kez bu kadar geç yatışımdı bu, ilkindeki yoğun endişemin yerini bu sefer merak ve kıskançlık almıştı.
Ergenliğimde bile yapmadığım davranışlarım 34 yaşıma kısmetmiş demek ki. Gerçi benim ergenliğimde sosyal medya da yoktu; ama olsa da kimse için bu zahmete girmezdim.
Mert denen çocuk sinirimi bozmuştu biraz, üstelik bir süre daha beraber çalışacaktık ve Yiğitin çevresinde olacaktı.
Hazar Bey, iş görüşmelerinde karşısında titreyecek kendisinden 10 yaş küçük yeni yetmelerden birini kıskanıyordu ha.
Karma beni duvardan duvara vurmaya devam ediyordu Yiğit aracılığıyla.Tabi Mert denen bu çocukta yaşıtlarının çok üstünde bir özgüven vardı. Muhtemelen karşımda titremezdi; ama ikimiz içinde sinir bozucu bir görüşme yaşardık.
Şımartılmış ve istediğini hep almış iyi görünüşünün farkında bir tip, bu bana biraz tanıdık ve antipatik gelmişti. Ben de bu kadar sinir bozucu muydum acaba?
Sofi'nin tasmasını getirip önüme bırakmasıyla son uyarısını almıştım. Çok da özenmeden elime geçen şeyleri giydim ve kendimizi parka attık.
Dönüşte parkın karşısındaki küçük dükkandan sandviçleri ve kurabiyeleri aldım. Bir de çilekli limonata eklemek aklıma geldi, gerçekten güzel yapıyorlardı burada. Yiğit de severdi umarım.
Saat 9.30 olmuştu ve Yiğit'in evi çok yakın değildi acele etmeliydim. Telefonuma baktım,gelen mesaj bildirimi beni gülümsetti.
Yiğit: Günaydın Hazar
Yiğit: konum
Hazar: Günaydın Yiğit Bey :)
Yiğit: çok kötüsün
Hazar: sanırım evet 😄
Bey sözcüğünü görmemek beni ilk kez bu kadar mutlu etmişti. Alışıyordu bana Yiğit.
Evden diğer malzemeleri de alıp üzerimi değiştirdim. Güneşli bir gündü, arabama bindim ve gerçek gün ışığını almak üzere yola çıktım
Yiğit'ten
Saat 10'da kapının önünde hazırdım dakiklikten hoşlanan bir patronum, arkadaşım, flörtüm neyim varsa bilemiyordum işte. Çok karışıktı her şey ama güzeldi de. "Sadece tadını çıkar Yiğit" dedim kendime
Siyah, cam filmli SUV önümde durdu ve camı aşağı indi. Hazarı karşımda görünce kalbim hızla çarpmaya başlamıştı her zamanki gibi
"Gelsene Yiğit" dedi dudaklarında bayıldığım gülümsemesiyle.
Gülümsemesine karşılık verdim heyecanımı bastırmaya çalışarak arabaya bindim.
"Günaydın"
"Günaydın?? Günaydın nee?" gözlerimin içine bakıyordu beklentiyle
"Günaydın Hazar" dedim ve önüme döndüm hızlıca
Küçük bir kahkaha attı. Kemerini tak da gidelim hadi.Denileni yaptım ve yola çıktık.
Bir süre sessizce yolu izledim, kafasını koltukların arasından çıkarmış; meraklı bakışları, ıslak burnu ve dışarıdaki diliyle Sofiyi görünce kendimi tutamadım.
"Merhaba kızım" dedim ve sevinçle kuyruğunu sallamaya başladı. Hazar ikimizi izliyordu, bir gözü ise yoldaydı.
"Seni sevdi" dedi
"Çok tatlı bi kız. Gerçi ben hayvan satışına biraz mesafeliyi..
Siktir!!
Hassas olduğum bir konuda ahkam kesme imkanı bulunca yaptığım bütün planları unutuvermiştim. Ne olur hatırlama Hazar,ne olur. Sunshine başıma bela olmadan ortadan kaybolmalıydı.
Bir an kaşları çatıldı bir şey düşünür gibiydi. "Ben almadım aptal kuzenim almış. Sonra da Sofi benim kızım oldu işte" diye açıklama yaptı.
"Bilinçli olmana sevindim" dedim
Gülümsedi.
Müzik sistemini işaret etti "keyfine bak"
İstediğin bir şarkı varsa seve seve djlik yapabilirim Hazar
"Hazar demen kulağa çok hoş geliyor."
"Alışıp toplantının ortasında diyeyim de gör o zaman"
"İş başka, aşk başka Yiğit" dedi göz kırparak "o zaman ceza alırsın"
Aşk başka mı? Lafın gelişi söylemiştir herhalde. Peki ceza derken? Aklıma iyi şeyler gelmeyince yutkundum. 24 yaşında sağlıklı bir erkek olarak karşımda yunan heykeli gibi bir adam vardı ve onu arzuluyordum elbette. Hatta birkaç sefer rüyamda da...
"Yiğit duyuyor musun beni?"
"Hı, ne dalmışım ben pardon"
"Farkettim, üç sefer sordum: aç mısın?"
"Değilim anneme ve kahvaltı ısrarına maruz kaldım. Evden gideceğim diye iyice duygusallaştı zaten bu ara"
"Ev arama işi nasıl gidiyor?Bizim sitede boş bir ev var, istiyorsan görüşeyim"
"Hazar ben sıradan bir çalışanım farkındaysan. Sizin sitede ev tutabileceğimi düşünmen beni sevindirdi. Nee,yoksa zam mı alıyorum?"
"Offf çok tatlısın dayanamıyorum artık" dedi Hazar gülerken.
Dayanmayı bıraktığında ne olurdu diye düşünüp koltuğuma gömüldüm utanmaktan. Özel hayatında daha da cezbediciydi bu adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Işığım (BxB)
General FictionKaprisli ve sıklıkla asistan değiştiren patronunuzun gay flört uygulaması Rainbow'daki kullanıcı adını tesadüfen öğrenirseniz ne yaparsınız? Yiğit onu daha iyi tanıyıp gözüne girebilmek için fake bir profil yaratacaktı.