Çatışma

3.8K 287 30
                                    


Hazar'dan

Yiğit'e başımla selam verip odama girdim.Şu an olması gerekenden 7 derece daha soğuk olan odama yani.

Hangi gerizekalı klimanın ayarıyla oynamıştı ki diye düşünmeme gerek yoktu. Cevap tabi ki Yiğitti.

Bu çocukla bugün konuşmalıydım; yoksa aptallıklarına son vermeyecekti ve şimdiden Tuna'nın ve diğerlerinin radarına girmişti.

Çocuğun güzelliği farkedilmeyecek gibi değildi bu da magazin sevdalısı sevgili çalışanlarımız için harika bir malzemeydi.

İşvereniyle ilişkisi olduğu için bu konumlara gelen ve bu zamana kadar yanında hiçbir kadın görmedikleri Hazar,şimdi de genç erkek sevgilisini kolluyordu ha. Güzel senaryoydu doğrusu.

Kahveden bir yudum aldım ve zorlukla yuttum. Sanırım ofisteki bitkilerin toprağını suyla karıştırsa ortaya çıkan sonuç kahveye daha çok benzerdi.Bir hata daha...

Kararımda direndikçe çocuk bana goller atmaya devam ediyordu. Düzenim altüst olmuştu, dengemi bozmuştu resmen.Şu an bunları düşünmemeli ve işime odaklanmalıydım ama dayanamadım.

"Yiğit, odama gelir misin?"

Bir dakika olmamıştı ki kapım çaldı

"Girin"

"Buyrun Hazar Bey"

"Otur Yiğit"

İkiletmeden karşımdaki koltuğa oturdu.

"Konuşmamız lazım. Etraftakilerden, senin işinin hayaletlerine dair hikayeler duymuşsundur."

Başını salladı masumca.

"Evet zor biriyim, bir takım alışkanlıklarım ya da sizin dediğiniz gibi takıntılarım var. Bunu kabul ediyorum; ama insanlardan işlerini doğru yapmalarını beklemek en doğal hakkım bence"

"Tabi" dedi sesi kısık çıkıyordu

"Bugün neden geç kaldın, erken kalkmak bu kadar mı zor?"

"Hayır öyle bir şey değil. Yanlış servise binmişim"

"Ve bunu yolculuğun sonunda mı anladın
Yiğit"

"Yolda uyumuşum da" dedi mahcubiyetle.

Gözlerimi devirmeden edemedim, şanssız bir çocuk diyebilirdim; ama tembelliği daha baskındı galiba.

"Ve toplantıyı saygısızca böldün,üstelik üstün başın rezalet haldeyken"

"Böyle bir kuralınız olduğunu bilmiyordum. Üstüm için de özür dilerim bir an önce yetişmek istedim toplantıya."

"O zaman sana kendimi tanıtayım Yiğit"

"Öncelikle odamın sıcaklığı 25 derecede kalmalı 18 değil"

"Kahveniz soğuk kalsın istedim"

"O da başka bir konu. Buna kahve diyorsun yani"

"Evet kahve istedim ve bunu verdiler" bakışlarıyla meydan okuyordu bana. Mavi gözleri alev alevdi.

"Bilgi 2: sadece yolun karşısındaki Zero'dan kahve içerim"

"Bunu ben ve benden önceki zavallı çalışanlarınız bilemez Hazar Bey." Sinirlenmişti çocuk, gençliğine özgü o başkaldırışını hissediyordum.

"Sana açık konuşayım Yiğit,sen bir iddia sonucu işe alındın. Başarısızlığın beni haklı çıkardığı için sana kızmak yerine keyifleniyorum daha çok.Yani seni bir süre kovmayacağım rahat olabilirsin; ama insanların gözüne de sokma saçma davranışlarını"

Duyduklarına inanamadı çocuk. Onun mesleğini,onun hayatını,bir iddiaya konu etmek,eğlence için kullanmak nasıl bir insanlık anlayışıydı? Bu adama inanamıyordu gerçekten.

"Hazar Bey, hem ben hem ailem bunca yıl emek verdik okumam için. Benim iş hayatım, nasıl sizin eğlenceniz olabilir? Hem de ilk işim bu. İddianız bitince beni kovacaktınız yani. Belki başka bir iş fırsatını kaçırıyorum şu anda." Sinirden gözleri dolmuştu çocuğun

"İşi öğrenmeme destek olmak yerine, hata yapmamı beklemek... Kime ne ispat edecekseniz bunu bi insanın hayatı üzerinden yapamazsınız. Size gerek kalmadan ben ayrılıyorum"

"Kahve için de kusura bakmayın biz faniler böyle şeyler içiyoruz." dedi alayla.

"20 kglık köpek mamasını da yukarı çıkardım, eziyet ederken eğlendiniz umarım"

"Ne,neden çıkardın ki?"anlayamamıştım

"Garip isteklerinizden biri diye düşündüm"

Gülmeden edemedim,demek garip isteklerim ha. Kızarmış yanakları ve sarıya çalan çatık kaşları vardı karşımda. İçimde adeta şimşeklerin çaktığı öfkeli mavi gözlerini izledim bir süre.

"Servisten inince taksi tutmak zorunda kaldım paramın yettiği yere kadar. Sonrasını ise yürüdüm ve ıslandım üstümün başımın hikayesi de bu." umarım yeterince eğlenmişsinizdir.

"Görüşmemek üzere" diye yerinden kalktı.

Bu öfke patlamasını dinlediğime; hatta sonucunda böyle kötü hissettiğime inanamadım.

İnsanların tepkilerini ve hislerini bir toz bulutunun arkasındaymışcasına izleyen ben, ilk kez bu çocuğa üzülmüştüm. Bu şekilde buradan ayrılırsa kendimi affetmezdim.

"Gidemezsin Yiğit"

"Neden? İddiayı mı kaybedersiniz"

"Gidersen tazminat ödemen gerekir sözleşmeyi okumadın mı, en azından 2 hafta çalışmak zorundasın"

( yazar notu: iş hukuku tanrıları bizi affetsin)

"Siktir ya"

"Yiğit, birbirimize saygımızı yitirmeyelim lütfen. 2 haftan dolunca gidersin hatta referanslarına da beni yazarsın. Anlaştık mı?"

"Vicdan azabı mı çekiyorsunuz" dedi alaycı bir ifadeyle.

"Vicdan azabı iddialı bir duygu; ama söylediklerinde doğruluk payı var diyelim" dedim. Biraz sakinlemişti çocuk.

"Asistanlarıma yük taşıtma gibi bir eğlencem de yok Yiğit. Kendi köpeğimin maması zaten evime geliyor. Bunu yolumun üzerindeki bir arazide beslediğim sokak köpekleri için aldım ve senin taşımanı da istemedim danışmada bırakabilirdin paketi"

"Ben sandım ki..."

"Hakkımda oluşturulan imaja uygun bir tahmin, sorun yok" dedim ve göz kırptım çocuğa.Dayanamayıp gülümsedi.

"Ben zorunlu iki haftamın birinci gününü tamamlayıp eve gidiyorum o zaman"dedi.

"Peki Yiğit, görüşürüz"

Bu iki haftada hatamı elimden geldiğince telafi edecektim ve çocuğu yetiştirecektim.Sonra o benim referansımla kendine uygun bir iş, bense kendime uygun bir asistan bulurdum nasıl olsa.

Medya: Yiğit










Gün Işığım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin