SAKSIDAKİ Ö.L.Ü.M. ÇİÇEKLERİ
XVIII
"Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak!"
Nazım Hikmet
Ben bir anneydim.
Hakikatin ortada olması, yaşarken tökezletirdi insanı. Kaçıncı tökezleyişim olmuştu, sayamamıştım. Uğruna her şeyi göze alacağım oğlumun nefesini duymaya, kokusunu solumaya, gözlerinin renginde kaybolmaya hasrettim. Bir anne evladına ne kadar hasret olabilirse, o kadar hasret duyuyordum keder içinde. Acının tarifini veremediğim gibi bunun da tarifini veremezdim.
Çünkü ben bir anneydim.
Bağrımdan geçmeyen sancıya Efe'nin başını koysam, bu dünyada cenneti yaşayacaktım. Yıllardır hayallerimin ötesinden geçemezken, dilimin tekrarladığı cümle, sayılı günün çabuk geçeceğinden ibaretti.
Günler geçer giderdi, fakat acıları kalırdı; hiç geçmeyecek, hiç geçmişte kalmayacak gibi.
Ben de bir anneydim.
Annelerin canının bu denli acıyacağını bilseydim, yıllar önce annemi bırakıp gider miydim?
Bir rüzgâr esmişti suratıma, birkaç da yağmur damlası düşmüştü saçlarımın arasına.
Arabanın alarm sesi, sona ermişti.
Sessizlik çoğaldıkça, kalbimin korkuyla atışını herkesin duyduğunu hissediyordum, sanki. Lider'in telefonunu aldığım yere usulca bırakırken, kulağımın dibinde yankılanmaya başlamıştı; o ses, o cümle, o zalim his...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKSIDAKİ ÖLÜM ÇİÇEKLERİ
Teen Fiction"Ne istiyorsun?" sorusu bir fısıltıdan ibaret döküldü dudaklarımdan. "Bu geceyi bana vermeni istiyorum," dedi pürüzlü bir sesle. "Uyuyamadığım tüm gecelere inat, ruhumu iyileştirmeni istiyorum."