Saksıdaki Ö.L.Ü.M. Çiçekleri
XIV
"Uyku girmez gözüne, gönlü viran olanın..."
Neşet Ertaş
Sevdiği kadın tarafından kendisine sırt çevrilen bir adam vardı. Dört duvarın arasından kurtulduğu anda elini tutmak için yanıp tutuşmaktaydı. Yapmıştı... Adam, kadının elini tutmuştu. Kadın bırakmıştı, adam da susmuştu. Susturulmuştu...
Peki, Lider gerçekten susmuş muydu?
Aynadaki halime bakmaktaydım. Bu kadın için mi çırpınıyordu o adam? Kendimden nefret ediyordum. En çok da yapamadığım anneliğimden, ölesiye nefret ediyordum.
Onun kıvılcımını devasa bir yangın olarak suratına vururken, kendi yangınımı sanki hiç alevlenmemiş olarak gösteriyordum ben.
O zehir dolu sözleri, Lider'in suratına vuralı beş gün, Efe'yi de gözyaşlarıyla terk edeli üç gün geçmişti. Günler bir şekilde geçiyordu. Fakat bu kadar acı dolu geçmek zorunda mıydı?
"Hadi Efe," dedi Zeynep abla. "Konuş annenle..."
Dakikalar geçmişti oğlumu arayalı. Ne sesini duyabilmiştim ne de nefesini.
"Efe?" diye seslendim bir kez daha. Tıkırtıya benzer sesler geldi.
Zeynep abla uzun soluklu bir nefes verdi. "Tarçınlı kek yapacağız biz annesi. İşimiz bitince ararız seni."
Yutkundum. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Aynadaki kadının gözleri, sular altında kalmıştı yeniden. "Tarçınlı kek mi?" diye sordum Efe'nin dinlediğini bildiğim için sesimi neşeli tutmaya çalışıyordum. "Benim için de yiyin, tamam mı?"
"Öpüyoruz seni," dedi Zeynep abla.
Dudaklarım zoraki bir şekilde iki yana çekildi. Telefonu kulağımdan usulca indirdim.
Makyaj masasından kalkıp üzerime ince bir şal aldım. Odanın içindeki balkona çıktığımda demirlere doğru ilerledim ve bakışlarımı önünde bir bulut parçası olan Ay'a diktim. O sırada aşağıdan seslerin gelmesiyle düşüncelerimden itildim.
Bulunduğum balkonun iki kat aşağısında veranda vardı. Verandanın zeminine, ayakları çimenlere gelecek şekilde oturan Lider'i gördüm. Bağdaş kurduğu dizlerini dik tutmuştu ve kollarıyla sarmıştı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum, ellerimle söndürdüğüm adama içim gidiyordu, beter oluyordum.
Lider tam üç gündür benimle asla konuşmamıştı. Arada gözlerimiz buluşsa da benden önce o çekiyordu bakışlarını. Zaten bir araya geldiğimiz yer bir sabah kahvaltısıydı, bir de akşam yemeği masası. Sumru Hanım'ın hazırlattığı misafir odasında kalmaktaydı.
"Yıllar önce bir çocuk vardı." Arhan Bey'in sesi ortama düştüğünde elindeki kupayla Lider'in başında dikildi. Diğer elini de cebine atmıştı. "Yerinde oturmak nedir bilmezdi. Onu izlerken ben yorulurdum, fakat onun nefesi bile bozulmazdı. Her yerde koştururdu."
Lider, omzunun üzerinden babasına doğru başını kaldırdı. Yüzünü tam olarak göremedim. "Hatırlıyor musun?" diye sordu Arhan Bey içli bir nefes alıp vererek. "Nerede o çocuk?"
Hafifçe güldü Lider. Onun gülüşüne içim hasretle tutuştu. Benim aklımdan geçenleri Arhan Bey dile getirdi. "Bu gülüşten onda da vardı." Başını salladığında kupayı ağzına götürmeden evvel, "Tabi o gülüş daha canlıydı," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKSIDAKİ ÖLÜM ÇİÇEKLERİ
Teen Fiction"Ne istiyorsun?" sorusu bir fısıltıdan ibaret döküldü dudaklarımdan. "Bu geceyi bana vermeni istiyorum," dedi pürüzlü bir sesle. "Uyuyamadığım tüm gecelere inat, ruhumu iyileştirmeni istiyorum."