Aşk Acısı

940 94 53
                                    


Kaç dakika orda öyle bekledim bilmiyorum lakin kulağıma acı çeken ve miyavlayan bir kedi sesi gelince, etrafıma baktım. Yerimde biraz durup sesin yönünü izah etmeye çalıştım ve sol tarafıma dönerek sesin geldiği yöne doğru yürüdüm.

Karanlık sokakta, topallayan küçücük bir kedi gördüm. İki adım daha atarak belimi biraz büküp, kediye daha dikkatli baktığımda, ayağının kanadığını gördüm. muhtemelen diğer kediler tarafından saldırıya uğramıştı. Bir süre göz göze bakıştık. Sonra kucağıma alıp kaldırıma oturdum. Siyah beyaz karışık, çok güzel tüyleri vardı. Miyavlayınca dişlerine baktım, henüz tam çıkmamıştı. Ardından üzgün çıkan bir sesimle

"E kediş. Ne diyorsun. Bak sen de konuşmamıza şahit oldun. Haksız mıyım sence?" sesim tıpkı kedinin sesi kadar acı çıkınca, acı bir gülüş bıraktım.

Bir süre kaldırımda oturduk. Havanın iyice soğuk olmasıyla beraber, elimi yere koyup direkt ayağa kalktım ve beraber eve doğru yürüdük. Daha çok küçüktü. Belki bir aylık ya vardı ya yoktu. Annesi de etrafta yoktu.
Kapıyı açıp eve girdiğimde, Memo kitabını kenara koydu. Başını bana çevirerek elimdeki kediye baktı.

Gözleri heyecanla kısılarak yanımıza gelip kucağına alarak büzüşmüş dudaklarıyla "Ay ay ay, çende kimsin minik şey" dedikten sonra gözlerini bana kaldırarak "Nerden buldun bu kediyi" dediğinde, güldüm.

"Ulan niye böyle konuşuyorsun! Bebek mi ki böyle konuşuyorsun" dediğimde, elime vurup "Sen sus, o artık bu evin bebeği" dedi. Kafamı kediye çevirip baktım tekrardan.

Kafam dağılsın diye Memo'ya dönerek "Hadi bunu yıkayalım" dedim.

Memo'da bunu bekliyor olacak ki kafasını sallayıp salona doğru yürüdü ve sobanın üstündeki sıcak suyun birazını sürahiye koymak için işe girişti. Yaklaşık yarım saat sonra kediyi güzelce yıkadık. Sobanın yanında havluya sarıp kuruttuk.

Onun önüne de, süt kabına biraz süt ve su karıştırıp koyduk. Aşırı acıkmış olduğundan hepsini içti. Yaralı bacağına da merhem sürdüm. Yaralı bedeni yorgun olmuş olacak ki havlunun üstünde gözlerini yumup uyudu.

Dalgın yeşillerimi Memo'ya çıkardım.  Bana "Sen git uyu ben salonda kalacağım. Kedi uyanırsa süt veririm" dedi.

Solmuş dudaklarım seğirip gülümsedi. "İyi bari. Ama süte su karıştırmayı unutma, karnı ağrıyabilir" dedim

Sonra da kalkıp odama çekildim. Karnım hafif ağrımaya başlayınca ilaç içip uyumaya çalıştım. Uykum vardı ama Zafer'in üzgün hali gözümün önünden bir türlü gitmek bilmiyordu. Son söylediği cümle aklıma geldi 'Özür dilerim, tekrardan özür dilerim, bir daha seni rahatsız etmeyeceğim' Karşıma çıkmasa daha mı iyi hissedecektim! Belki evet. En azından günlerdir giydiği eşofmanı her kokladığımda vicdan azabı çekmezdim.

Amcama yaptıkları geliyordu aklıma lakin ben artık ona karşı eskisi gibi değildim. Neden nefret edemiyordum? Neden varlığı rahatsız etmiyordu beni?. Neden kalbimin ritmini çabucak değiştirecek tesir bırakıyordu bende?

Üstümdeki yorganı kenara atıp ayağa kalktım sonra "Offff" deyip salona geçtim tekrardan.

Memo'ya baktığımda, kaba biraz süt koymuş, sonra uyuduğunu gördüm. Odama tekrar gittim. El mecbur bu odada geceyi devirecektim.

🍂

Gözümü açtığımda ise saat 8'e geliyordu. Memo, derslere girmek için hazırlanıyordu. Benim bugün dersim yoktu. Başımı kaldırmadan, Memo'ya bakarak "Kahvaltı yaptın mı?" diye sordum.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin