Geçiş bölümü olsun...
Keyifli okumalar ❤️
***
Dışarda ki korna sesiyle gözümü açtığımda, direk lavaboya giderek elimi yüzümü yıkadım. Ardından kapı çalındığında annem kapıya giderek açtı. Yengem ve oğlu gelmişti.
Yengem gülümseyerek "Hoş geldin, gazeteci" dediğinde yengeme sarıldım. Ardından amcamın oğlu küçük Mustafa'ya sıkıca sarıldım. Amcam oğluna abisinin ismini vermişti. Bu yüzden Mustafa bizim ailenin kıymetlisiydi. Mustafa olan herkese ekstra sempati duyuyordum. Mesut'un kardeşinin ismi de Mustafa'ydı.
Yengem neşeli sesiyle "Bışar'cım amcan seni bekliyor. Sonra da gidecek o uyuşuğu kaldıracaksınız" yamuk bir gülüş bıraktıktan sonra başımı salladım. Aralık kapıdan başımı biraz dışarı çıkardım ve amcama beş dakikaya hazırım der gibi beş parmağımı gösterip, odama fırladım. Beş dakika olmadan üstümü giyindim, çıktım. Mersin İstanbul'a göre daha sıcaktı. Bu yüzden çok fazla kalın giyinmesem de olurdu.
Ayakkabılarımı giyindikten sonra dışarı çıktım. Amcamın elini öpüp öyle arabaya bindim. Çok geçmeden halamlara yetiştik. Amcam gidip Memo'yu kaldırmamı istedi.
Halamlara gidip Memo'yu yataktan zar zor kaldırdım. Keşke ismi uyuşuk olsaydı. Çünkü Hayatımda uykuyu bu kadar seveni görmemiştim. Ardından beraber arabaya doğru gidip bindiğimizde, Memo yumruk yaptığı eliyle gözlerini ovalamaya başladı.
Esneyerek "Dayı beni es geçin bir kere yav!!" diye sitem etti.
Amcam devirdiği gözleriyle arkasını dönerek Memo'ya kaşlarını çattı. "Senin o yumuşak götün kaç aydır rahatlığa alıştı tâbi. Zor geldi dimi! Pezeveng" deyip önüne döndü ve kahvehaneye gittik.
Amcam anahtarı Memo'ya verdikten sonra ensesine şaplağı yapıştırdı "Aç bakayım darabayı. Sonra içeri gir. O sobayı yak" diye emir verdi. Memo ise bana ters bakışlar atıyordu. Sesini çıkarmadı. Çıkaramazdı. Götü yemezdi çünkü. Amcam ümüğünü sıkardı yoksa.
Aradan geçen yarım saatin ardından, Memo'nun yaptığı çayı içerken Cemal'de kapıda belirdi "Vay, vay, vay. Kardeşlerim gelmiş hoş gelmiş" bize tek tek sarılırken amcam da gülümseyerek bize bakıyordu.
Memo, Cemal'e de bir bardak getirdi. Bardağa çayından doldurdu. Özlemiştim bu ortamı. Fakat aklım fikrim Zafer olmuştu.
Dışarı bakınca Zafer. Yemek yerken Zafer. Yürürken Zafer. Her anım, her saniyemle beraberdi. Bu yüzden dakikalardır onlar sohbet ederken çok fazla odaklanamıyordum.
Cemal sevinçle "Ee akşam ne yapıyorsunuz?" diye sorunca dudak büktüm. Memo ise çaktırmadan Cemal'in kulağına eğilerek birşeyler söyledi. Amcam da kulağını onlara yaklaştırdı ve sessizce dinlemeye başladı. Salak Memo'da Yavaş konuştuğunu zannediyordu mal...
Memo hala konuşurken Cemal'e baktım. Renk vermemesi için işaret parmağımla çaktırma der gibi susmasını rica ettim.
Memo en son Cemal'in kulağına biraz daha uzanarak "Anladın mı?" diye sordu.
Amcam başını çektiği gibi Memo'nun ensesinden tuttu. Alnını Memo'nun alnına yaslatarak "He anladım Memo. Peki ben izin verir miyim sence?"
"Da-dayı sen nasıl duydun ya? Müneccin misin nesin!" korkudan sesi titreyince Cemal ile kahkahayı bastık. Ulan Memo iyi ki kuzenimdi yeminle. Bazen acayip güldürüyordu beni.
Cemal kahkahasını bir kenara bıraktı. "Neyse akşam bizdesiniz. Annemi size gönderirim, Ahmet abi'de gelir"
"Yok aslanım. Benim dernekte biraz işim var. Siz eğlenin. Bak çok içmek yok ona göre"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARÇALI HAYATLAR SAĞ-SOL.
Ficción GeneralTürkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da başkaldırı yılı olan 1968 yılının gençlik eylemleri, Üniversitedeki boykotlar gibi bir sürü olayın olduğu kara yıl... Ülkü ocakları Reis'i Zafer ve Sosyalist düşünce derneğine amcası sayesinde üye olan Gazetecili...