Akşam saat altı olmuştu. Hava eksilere inmiş ve yavaş yavaş kar yağmaya başlamıştı. Muhtemelen, Memo'da bu gece Ramo'larda kalırdı.
Mutfağa geçtim. Dünden kalan yemekleri ısıttım. Yemeğimi yedikten sonra elimdeki tabaklarla mutfağa girecektim ki kapı çalındı. Koşar adım tabakları tezgaha koyduktan sonra mutfaktan çıkıp kapıyı açtım. Karşımda sarhoş olmuş ayakta zor duran Mesut'u gördüm. Gözlerinin akı bile renk değiştirip kırmızıya çalmıştı. Saçları dağılmış, dudağında kan vardı. Muhtemelen kavga etmişti.
Yüzünü bana kaldırarak titreyen sesiyle
"Ben artık dayanamıyorum! Herşey mi kötü biter lan. Herşey mi üst üste gelir lan" deyip, hıçkırmaya başladı.
Sıkıntı dolu bir soluk bıraktıktan sonra kendime çekip sıkıca sarıldım. Çenesini direkt omzuma yaslattı. Daha çok Küçük yaşta anne babasız kalmıştı. Üstüne birde babaannesi vefat edince kardeşine yetememekten korktuğunu söylüyordu hep.
Sokağa baktığımda kimse görünmüyordu. İçeri aldım. Kapıyı kapattıktan sonra koltuğa yatırdım. Soba yandığı için salon sıcacıktı. Sobanın üstüne koyduğum güğümde sıcak su epey vardı. Memo gelir banyo yapar diye koymuştum lakin gelmezdi bu soğukta. Götünü sıcak yerden çıkarıp bu soğukta eve asla gelmezdi. Kedimi de dert etmiyordum. Zaten Ramo ve Memo benden daha çok sahiplenmişlerdi.
Sıcak suyu banyoya götürdüm. Kendi kıyafetlerimden de çıkarıp banyoya astım. Mesut'a banyo yapmasını söylediğimde inadı tuttu. Bende kolundan tutup zorla soktum banyoya. Amına koyayım beygir gücü vardı herifte. Halbuki benimle aynı kalıptaydı.
Birde Mesut'u ilk defa sarhoşken görmüştüm. Demek ki ağlaması için omzundaki yüklere sadece bir yük binmesi yetiyormuş.Banyoya girmeden önce de ağzında yuvarlanan dili ve baygın gözleriyle "Cengiz amcayla konuştun mu?" diye sorduğunda "Birazdan konuşacağım" diye yanıt verdim
Yaklaşık yirmi dakika sonra kıyafetlerimi üstüne geçirmiş, banyodan çıkınca gözleri kan çanağına dönmüştü. Kaç gündür benim yüzümden uyuyamamıştı. Birde sevdiği kızın başkasına gidecek olması onu omuzları düşük bir Mesut yapıp bırakmıştı.
Yanıma gelince zorda olsa koltuğa yatırdım. Dakikalar sonra gözlerini kapatınca direkt uykuya daldı. Bende anahtarımı aldığım gibi bir solukta Cengiz amcalara gittim. Kapıyı çaldığımda Ayşe'nin ablası Yasemin abla kapıyı açtı.
Gülümseyen yüzüyle "Bışar, hoş geldin kardeşim. Buyur geç" dedi.
Bende aynı tepkiyle "Hoş buldum abla. Cengiz amca evde mi?"
Merakla "Evde evde. Hayır olsun?" diye sordu.
"Bir konu hakkında konuşacaktım da"
Yasemin abla sorgularcasına kaşlarını kaldırdığında başımı ona uzatarak "Iı şey, Ayşe'nin mevzusunu konuşacağım" diye fısıldadım.
Hala anlamamış gibi yapınca çenemle içeriyi gösterip "Abla gel benimle. Şimdi anlarsın ne demek istediğimi" dedim
Hafif kıkırdayarak benimle beraber salona geldi. Benden önce kapıya varıp eliyle içeri gösterdi.
"Baba misafirimiz var" diye haber etti.
Kapıda belirdiğimde onların yemek yediğini gördüm. Zamansız geldiğim için kendimi biraz da kötü hissetmiştim.
Cengiz amca sofradan kalkmadan eliyle sofrayı gösterdi. "Kızım, Bışar oğlum misafir sayılmaz. O da bu evin oğlu hatta benim manevî oğlum sayılır" diye konuştu. Minnetle başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARÇALI HAYATLAR SAĞ-SOL.
Ficção GeralTürkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da başkaldırı yılı olan 1968 yılının gençlik eylemleri, Üniversitedeki boykotlar gibi bir sürü olayın olduğu kara yıl... Ülkü ocakları Reis'i Zafer ve Sosyalist düşünce derneğine amcası sayesinde üye olan Gazetecili...