Z Harfi Kim ?

600 74 45
                                    

Cemal'i tanıdığımdan beri hep güvenmiştim. Eminim bir erkeğe gönül verdiğimi söylesem belki anlayış gösterirdi ama Zafer konusunda hiç mi hiç emin değilim işte.

Bahçeye çıktık. Isınmak için tenekeye odun atmış yakmıştık. Şimdide tenekenin etrafında oturmuş bir alçalıp bir yükselen ateşe gözlerimizi dikmiştik. Yanan ateşin yansımasını ise Cemal'in irislerinde gorebiliyordum.

Bir yandan parmaklarım arasına sakladığım sigaramı tutuyor, diğer yandan da karanlık bahçeye bakıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir yandan parmaklarım arasına sakladığım sigaramı tutuyor, diğer yandan da karanlık bahçeye bakıyordum. Sigarayı kaldırıp dudaklarım arasına yerleştirerek içime bir nefes aldım ve dışarıya dalgalar halinde dumanı üfürdüm

Ağacın üstünde mayışmış bir kedi gördüğümde dudaklarım buruk bir hareketle seğirdi. Kedimi şimdiden çok özlemiştim. Uzun yola dayanamaz diye Mesut almak istedi. Siz gelenene kadar bizde kalsın demişti.

"Anlatmayacak mısın artık can sıkıntını?"

Başımı çevirip birkaç saniye Cemal'in yüzüne baktım. Cevap vermeden bu sefer tenekede yanan ateşe çevirdim yüzümü. Öylece  dalgın dalgın izlemeye başladım. Ne diyecektim ki! Yada ne kadarını anlatabilecektim!

Cemal beni rahatlamak için elini sırtıma götürdü. Tebessüm eden yüzüyle kalkıp içeri geçti. Geldiğinde ise elinde rakı ve bardaklar vardı. Bardaklara biraz boşaltıp üstüne de su ekledi. Birini bana uzattı. Diğerini de kendine sakladı.

Elini omzuma koyup tabureye oturdu. "Haydi şimdi dökül bakalım!" dedi. Bende aynı şekil  elimi kaldırıp Cemal'in omzuna koydum. Bu sefer sıcak bir tebessüm bahşettim ona.

"Ne anlatayım Cemal'im. Anlatsam bile bana hak vereceğin hiç bir tarafı yok ki" diye geçiştirmeye çalıştım. Cemal ise gülümseyen dudaklarına bardağı götürüp bir yudum içti. Dudağını da diliyle ıslatarak "Nasıl bu kadar eminsin brom! Hele sen bir anlat. Hak verip vermeyeceğim bana kalsın"

"Öyle ulu orta anlatılacak şeyler değil be Cemal'im. Sen çok iyi bir dostsunda, ben anlatsam eskisi gibi yüzüme bakar mısın! İşte ondan hiç mi hiç emin değilim" deyip yutkundum.

Yüzümü tekrar ateşe çevirdiğimde "Gönül meselesi mi?"diye bir soru geldi karşı taraftan. Anında gözlerim doldu. Başımı sallamakla yetindim sadece. Nasıl anlatabilirdim. Ramazan'ın tek bir şüphelenmesine bile diken üstünde olurken, birde aileme en yakın kişiye nasıl anlatabilirdim. Ben bile, bu duyguya hala yabancıyken, Cemal'den nasıl bir anlayış bekleyecektim.

"Aşk nasıl bir şey biliyor musun Bışar'ım. Seni, defalarca kez elekten geçirir. Altın mısın? Bakır mısın? diye bi süzer. O yüzden aşkını altınla eş tutabiliyorsan sakın kimseden onay bekleme derim"

Bu söylediği o kadar etki yapmıştı ki bende başımı Cemal'e çevirdim ve "Böyle mi düşünüyorsun cidden?" diye sordum.

Başını sallayarak bir yudum daha içti. "Evet! Biliyor musun? Birde bazı yaralar vardır, insanın zaafı oluyormuş. Bunu ben çok sonradan öğrendim. O yaralar öyle bir hal alır ki bir türlü geçmek bilmez. Sadece kabuk bağlar. Sen geçti dersin ama onu görünce tekrar oluk oluk kanlanmaya başlar"

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin