10.Bölüm

572 25 3
                                    

Üstüne toprak atılmaya başlayan bedenimin yaşamak için çırpınışı ile doluyor du gözlerim. İnsan her acı karşısında ölmek isterken ben yaşamak istiyorum, her gün biraz daha fazla ölürken...

☄️☄️

"Acılar öyle diniyorsa neden hâlâ benim yüreğim alev alev yanıyor Firuze?"

Bana sorgu dolu gözlerle bakan adama verecek bir cevabım yoktu, haklıydı belki de acılar böyle dinmezmiş. Çünkü bir haftadır ne kendime gelebilmiş ne de acım dinmişti, gerçekler ile yüzleşmeye gücüm yoktu benim. Ben hala bedenimin kirliliğine alışamamış iken öz evlat olmayışım en büyük darbeydi.

"Haklısınız Alparslan bey, ben üzgünüm."

Önüme eğilen beden ile şaşırmıştım, Alparslan bey gerilen bedeni ile önümde diz çökmüş siyah gözleri ile bakıyordu bana.

"Üzülmen için değil Firuze, kendine eziyet etmemen için bu sözlerim. Farkında değilsin belki ama arkanda seni sevip koruyan bir çok insan var ve hepsi senin için bir şeyler yapmak için hazır."

Çatılan kaşlarıma gülüp başını iki yana sallayarak ayağa kalktı.

"Sanırım kaşların beni taklit ediyor?"

Hızla kaşlarımı serbest bırakarak hâlâ tebessümünü koruyan adama baktım.

"Ne demek istediniz Alparslan bey?"

Gömleğini sıyırarak geriye yaslanan adamı süzmemek adına bakışlarımı kaçırarak şehrin manzarasına baktım.

"Sana inanmadıkları için küçük düşüren insanların aksine senin için mücadele eden insanlar var, basından bir kaç dostum haber gönderdi ve senin arkanda durmak istediklerini o asılsız haberleri yalanlamak istediklerini söylediler. Kadınlar vakfından bir arkadaşım dernek üyeleri ile senin yanında olduklarını ve evet demen ile işe koyulacaklarını açıkladılar. Savaşmadığın sürece kaybeden her zaman sen olursun ama savaşırsan en azından denemiş olursun."

Okulda sürekli peşimden koşan çocuğun sözleri geldi aklıma.
Hakkında çıkan haberlere inanan olduğu kadar inanmayıp senin için şans dileyen insanlar da var bu okulda. Pes etme, bir şeye ihtiyaç duyarsan beni baktığın her yerde bulabilirsin.

Aklıma gelen fikirle ayağa kalktım aniden, yapacak cesaretim var mıydı bilmiyordum ama yapmak zorunda olduğumu biliyordum.

"Ben savaşmak istiyorum Alparslan bey."

"Benim annem kim? Neden bana bunca yıl yalan söylediniz bana, ah pardon gerçekleri söylemeden eziyet ettiniz?"

Karşımda çocukluğumu çalan iki hırsız ile oturmuş hesap soruyordum.

"Sen önce doğruyu söyle, istediklerini söylersek şikayetini geri alacak mısın?"

Beklenti ile bakan gözlerine düz bir ifade ile bakarak başımı salladım. Heyecanla yanındaki adamın kolunu dürtüp bana döndü hızla.

"Bir zamanlar bir aile İstanbul'dan Adana'ya gelmişti, ama nasıl zengin bir görsen kız. Neyse işte biz de bir şekilde bu evde çalışmaya başladık, o zamanlar benim aslan oğlum sekiz yaşındaydı da okul düzeni bozulmasın diye komşuda kalıyordu. Neyse işte bunların bir kızı mı neyi varmış, böyle içine kapanık deli gibi mi ne. Bir gün herkes davete gittiğinde ben işimi bitirip eve geçtim, bu baban olacak zampara da ne yaptıysa artık kızla beraber oldu. O geceden oldun sen, yani istenen bir velet değildin. Neyse o dönemlerde bunlar İstanbul'a geri gelmiş ama kızları yurdışına çıkmış aniden, sonra zaten seni orda doğurup bize verdi. Kabul etmemiştik başta ama sonra o parayı verince ee benim oğlumun da iyi bir geleceğe ihtiyacı olduğu için kabul ettik. Oldu mu öğrenip de rahatladın mı?"

FİRUZE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin