Allah bir alır iki verir derler ya hani, peki insan oğlu her kötülükte isyan edip bollukta her zaman fazlasını ister. Oysa Allah elimizde ki ile yetinmemiz ve beklememiz gerektiğini bildirmemiş miydi?
°
Hayat bitti dediğimiz yerden başlar derdi edebiyat hocamız, pes etmek sadece irademizin olamadığının kanıtıdır. Oysa ki ben bugüne kadar pes etmemiş ailem dediğim insanları karşıma almıştım, neden peki? Bir adam uğruna mı? Hayır. Bir heves için mi? Hayır. Bu hayatta tek bir amacım vardı benim, o da eğitim di. Ne yazık ki her şeyi çok gören biricik ailem bunu da çok görmüştü bana.
Sanırım ben ne yaparsam yapayım, içimdeki acı asla dinmeyecekti.İçimdeki cam kırıkları ile bir süre baktım etrafa, yine bir şekilde unutuldum. İnternetten taksi numaralarına bakacağım an arkamdan gelen sesler ile arkama döndüm. Alparslan bey kolundaki ceketi ile yanıma doğru adımlarken bakışları merak doluydu.
"Firuze? Bir sorun mu var, neden gitmedin sen?"
Boğazımı temizleyerek etrafa baktım içimdeki hüzün ile.
"Sanırım unutuldum, geldiğimde kimse yoktu. Şimdi taksi çağıracaktım."
Çatılan kaşları ile cebinden telefonunu çıkartarak bir kaç tuşa basmaya başladı.
"Mert, nerdesiniz?... O servisi kullanan sen değil misin aslanım... Peki neden eksik biri var mı veya gelmeyen biri var mı diye kontrol etmiyorsun mert? Yarın odama gel. "
Kapattığı telefonu cebine geri katarak bana döndü düz bakışları ile.
"Seni ben bırakayım Firuze, gece gece taksi ile uğraşma."
İtiraz edeceğim an yürümeye başlaması ile arkasından bakkaldım. Arabaya binip çalıştırması ile keskin bakışları gözlerime değdi. Yavaş adımlarım arabaya doğru ilerlerken nefesim sıkılaşmaya başlamıştı bile, en son inanıp arabaya bindiğim zaman olan olaylar gözümün önünde canlandı, kendimi sakinleştirmeye çalışarak kapıyı açıp içine bindim. Kemeri çekingenlik ile bağlarken gözüm camdan yansıması olan Alparslan beye kaydı. Kavisli kaşları çatılmış bir şey düşünür bir hali vardı, onu her gördüğüm zaman bir şeylere dalmış düşünür bir durumda oluyordu.
"Ayçin ile iyi anlaştınız, normalde çalışanlarla iş dışında iletişim kurmaz."
Başımı yavaşça sallayarak yan dönerek yüzüne baktım.
"Ayçin şef... Yani Ayçin iyi bir kadın, öncelikle düşünceli. Katı kuralları olsa da tam bir dost canlısı."
Başını sallayarak yola odaklandı.
"Katı olmak zorunda çünkü, aranızdaki arkadaşlık veya size göre ne ise buna dikkat etmen gerekiyor Firuze. Ayçin sana güvenip de bir şeyler paylaşırsa hayatı ile ilgili, bunu unutman gerekir ki kimseler bilmesin."
Bu sefer kaşlarını çatan taraf bendim, bakışları kısa bir an bana dönüp tekrar yola odaklandı.
" Ne demek bu? Bakın Alparslan bey Ayçin ile aramızdaki dostluk veya her neyse bu bizim aramızda. Üstelik itham ettiğiniz gibi biri değilim, geldiğim an itibariyle yaptığınız imalar bana mı özel yoksa genel olarak böyle misiniz? Aslında pek ilgilenmiyorum, başınıza gelen her şeyin sorumlusu beni görmeyi kesin lütfen. Sağda durur musunuz inmem gerekiyor."
Vücudumu saran sinir miydi bilmiyorum ama kendimi üşümüş hissediyordum, onların gözünde nasıl bir profil çizdim bilmiyorum ama umrumda değildi.
Çatılan kaşları ile bana doğru dönerek bir gözü ile yolu izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General FictionNefret; gözlerinde benim için taşınan tek duygu nefret. Bu adam saçımı okşamaya kıyamayan o adam değildi artık. "Ben çabaladım Firuze, senin için çok çabaladım. Yaşa diye, gülümse diye çok çabaladım. Bu muydu karşılığı, koca bir yalan mı kızım?" Kal...