Ruhum acı içinde kıvranırken, bedenim yavaşça yok oluyor du. Ama sorsan insanlara hepsi birer oyunudu...
°
Hayat zorluklar ile güzel derdi bir hocam, her zaman mutlu olsaydık eğer kötülüğü gördüğümüz her an mücadele edecek güçte olamazdık. Peki ben neden sadece kötülük ile karşı karşıya geliyordum ki? Hayatım boyunca annem istediği sürece bir yerlere gidebilmiştim ve bu sadece okul gezisi olduğu anlardı. Lise hayatım boyunca tek bir arkadaş yapamamış olmam fazla ironiydi ama tek bir arkadaşım olsa o gün annem beni herkese rezil eder, bir daha arkadaş yapmamam için cezalandırırdı.
Zaten gün geçtikçe onlar da bu durumdan sıkılıp bana karşı gard almışlardı, istenmeyen bir evlat iken okulda da istenmeyen arkadaştım. Kimine göre şımarıkca olan bu hareketlerim kimine göre depresif bir ruha sahip olmam dı. İnsanlar konuşurdu ve ben susardım, bu döngü böyle de devam ederdi.Saçlarıma baktım hüzünle hâlbuki ben uzun saç aşığı bir kızdım ama sürekli acı yaratan bir şeyin bende olması doğru değildi. Duran servis aracı ile kendime gelip ayaklandım, bugün ilk iş günümdü ve Yankı Bey'in dediği gibi sabah hotelin önüne gelen araca binmiştim. Herkes yavaş yavaş inerken en son ben inmiştim araçtan, büyük mekâna düz bakışlar atsam da böyle bir yere ilk defa geliyordum. Yabancıydı böyle yerler bana, içeriye girmem ile çekingen bakışlarım etrafta gezindi. Elindeki defter ve kalem ile etrafı inceleyen bir kız yanıma gelerek tebessüm etmişti.
"Yankı Bey'in dün arayarak bahsettiği kız sensin demek, ben Ayçin. Büyük patron odasında, sabah kahvesini götürerek gözüne girebilirsin mesela. Ardından iş hakkında bilgilendirme yapar kendisi, ah hadi gel canım mutfak şu tarafta."
Şaşkın bakışlarıma gülerek elimi tutarak mutfak olduğunu düşündüğüm yere götürmeye başladı, yemek kokusu ile gözlerimi yummamak için zor tutuyordum kendimi. Ayçin elini kaldırarak işaret yapınca elindeki bardak ile gelen kızdan alıp teşekkür etti. Bana dönerek fincanı elime tutuşturarak önümden yürümeye başladı. Arkasından şaşkın bir şekilde yürürken birden durması ile bende durdum eli ile işaret ettiği kapıya bakarken Ayçin el sallayarak işinin başına döndü. kapıyı tıklatarak beklerken gelen ses ile içeri girdim, arkası dönük olan bedene bakarken telefon ile konuşur bir hali vardı. Kahveyi masaya bırakarak ayakta dik durarak konuşmasının bitmesini bekliyordum.
"Tamam kardeşim, sonra konuşuruz."
Dönmesi ile kocaman açılan gözlerime değdi kara gözleri, Alparslan bey hem ev sahibim hemde patronum olması şaşırtıcıydı. Gözlerinden şaşırdığına dair geçen ışık hemen sönmüştü, yüzümdeki şaşkınlığı hızla silerek boğazımı temizledim. Gözü masaya az önce bıraktığım kahve fincanına kayınca tekrar bana dönerek oturmam için işarette bulunmuştu.
" Yankı'nın bahsettiği yeni çalışan siz misiniz Firuze hanım?"
Başımı yavaşça sallayarak onaylayıp her an bağıracak gibi duran adama çekinerek baktım.
"Evet, sizin ile görüşmem gerektiğini söyledi."
Yavaşça başını sallarken bir şeyler düşündüğü her halinden belli idi.
" Ben tesadüflere inanan bir adam değilim Firuze hanım, hem evim hemde iş yerimde olmanız düşündürüyor. Birden bire girmiş olmanız şaşırtıyor."
Kaşlarımı çatmam ile bakışları dikkatle üzerimdeydi.
" Ne demek istediğinizi anlamadım Alparslan bey, ne ima ediyorsunuz siz?"
İsteksizce sinirli çıkan sesim ile tek kaşı havalanmıştı.
" İma etmiyorum Firuze hanım, söylüyorum. Ben çoğu kişi tarafından seviliyor olsam dahi bir o kadar da sevilmiyorum. Ve inanın en doğal hakkım olarak sizi sorguluyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Ficção GeralNefret; gözlerinde benim için taşınan tek duygu nefret. Bu adam saçımı okşamaya kıyamayan o adam değildi artık. "Ben çabaladım Firuze, senin için çok çabaladım. Yaşa diye, gülümse diye çok çabaladım. Bu muydu karşılığı, koca bir yalan mı kızım?" Kal...