three

1.4K 168 54
                                    

"geometri mi o?"

san'ın sorduğu saçma soru ile kaşlarını çattı wooyoung. ne biçim soruydu lan bu, görmüyor muydu ne çözdüğünü? şaşkınlığı nihayet üzerinden atmış, dik dik karşısındaki bedene bakmaya başlamıştı. yüzünde hiçbir mimik oynamıyor sadece ciddiyetle bakıyordu san'a. neden yanına gelmişti? ne de olsa tartışmaları dışında herhangi bir sohbetleri yoktu. "niye derste değilsin?"

"sen neden değilsen ben de o sebepten derste değilim." diye laubali bir biçimde cevap verdi san. kütüphanede olduğunu unutup fazla sesli bir şekilde konuştuğunda hem kütüphanedeki birkaç öğrenciden hem de wooyoung'dan sert bir bakış kazanmıştı. gözlüklü olanı sinir etmeyi hep sevmişti. onun sinirlendiğinde aldığı yüz ifadesi komik geliyordu. yüzü sinirden kızarıyor, dudaklarını çocuklar gibi büzüp ayaklarını arada farkında olmadan yere vuruyordu.

ayrıca wooyoung öfkelendiğinde çok fazla konuşurdu. birkaç kere tesadüfen denk gelmişti ve her seferinde kendini gülmekten alıkoyamamıştı. ayakta durmaktan sıkıldığından siyah saçlının yanındaki sandalyeyi çekip oturdu izin bile istemeden. sonrasında çaktırmadan iyice yaklaştırdı kendini. temiz saçlarının güzel kokusu yaklaştığı gibi burnuna dolarken gözleri kapandı istemsizce. esmer ter buram buram kiraz kokuyordu, sanki işlemişti bedenine.

wooyoung, san'ın aksine burnuna gelen sigarayla karışık naneli parfüm kokusundan rahatsız olmuş kendini geriye çekmişti. elindeki telefonu sessizce bırakırken kafasını çevirdi yanındakine, fısıldayarak sordu. "leş gibi sigara kokuyorsun, okulda içmenin yasak olduğunu da biliyorsun değil mi?"

"umrumda mı sanıyorsun? ayrıca saat başı içmezsem kendime gelemiyorum."

san cevabını verdikten sonra yanağını avucuna yaslayarak izlemeye başladı yeniden gözlüklüyü. aşırı sıkılmıştı ve tek eğlencesini şu an wooyoung olarak görüyordu. onun sürekli kütüphanede ders çalıştığını bildiğinden çatıda sigarasını içip hemen yanına gelmişti. "zaten torpillisin niye ders çalışıyorsun ki? sınavları her şekilde geçersin." dedi yüzündeki sırıtışla.

aslında san'ın amacı karşısındakini en hassas olduğu konudan vurmak ve öylesine bir tartışma yaratmaktı. bu konunun wooyoung için fazlasıyla önemli olduğunu biliyordu çünkü lisenin ilk yılında dedikoduları yalanladığını duymuştu.

duyduklarıyla donakaldı wooyoung. "yine başlıyoruz" diyebildi sadece içinden. san'ın bile söylentileri duyup inanmış olması onu gerçekten garip hissettirdiği gibi kalbinin sızlayışına da sebep olmuştu. bu sızı çok geçmeden bıraktı yerini öfkeye.

san, küçük bedenin sinirlendiğini farkettiğinde keyifli yüz ifadesini takındı. gamzeleri gülümsediğinden çıktı gün yüzüne. planı işe yaramıştı, kendisine eğlence yaratmıştı.

ancak işler istediği gibi ilerlemedi.

hiç beklemediği bir anda wooyoung'un yakasından sertçe tutup kendisine çekmesiyle soldu gülümsemesi, gözleri açıldı sonuna kadar. çatılan kaşları, gözlüklünün hareketinden memnun olmadığını açıkça belli eder nitelikteydi. pekala, sinirlenmesini elbette bekliyordu ama böyle bir şey yapacağını hiç düşünmemişti. o da sinirlenmeye başladı aynı şekilde. kimse daha önce böyle bir harekette bulunmamıştı kendisine karşı.

yakasını tutan elin titrediğini çok net bir şekilde hissedebiliyordu. "seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma choi san." ses tonundan bile belli olan nefreti açığa çıkartmaktan çekinmemişti karşısındaki çocuk.

bad boy, good lips : woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin