"jongho, siktir git gözüm görmesin seni."
hongjoong dakikalardır çözmeye çalıştığı soruyu baştan sona yanlış yaptığını fark ettiğinde elindeki kalemi tam karşısında oturan ve durmadan sevgilisini anlatan çocuğa fırlatırken bağırdı. bu yükselmemin ardında ise anında san ve yunho'nun dikkatini üzerinde çektiğinde küçük olan da kaçışmıştı hemen onların yanına saklanmak için. mavi saçlı sinirlenince gözü kimseyi görmediğinden birkaç dakika ortalık dinene kadar san'ı siper olarak kullanacaktı. sadece yeosang'a çıkma teklifi ettiği anı belki de bugün onuncu kez dile getirdiğindendi karşılaştığı sinir.
ne yani kimseye anlatamayacak mıydı?"ne oluyor lan?" diye sordu san anında bu karışıklığın nedenini öğrenmek adına. hazır dikkati dağılmışken mola vermenin de herhangi bir sorun teşkil etmediğini düşünerek önündeki test kitabını kapattı ve kollarını havaya kaldırıp esnedi. esnedikten sonra resmen üzerinden büyük bir yük kalktığını hissetmişti.
"yeosang'ı anlatıp duruyor oğlum, rahat tabii önünde sınav falan yok. götüm tutuştu burada bir soru çözeceğim derken o yüzden yükseldim."
"abimizsin dedik, dinlersin dedik de anlatmam bir daha." dedi jongho kollarını göğsünde birleştirip resmen triplendiğinde üç kişinin kendisini şokla izlediğinin de farkındaydı. hongjoong yüzünü elleriyle sıvazlarken yunho da en küçüklerinin ciddi mi yoksa değil mi olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"bu kadar drama kasmana gerek var mıydı?"
san arkasına saklanan çocuğa sırıtarak söylenirken bir yandan da sevgilisine anlamadığı soruları atarak buluştuklarında anlatmasını istiyordu. wooyoung'un yoğun olduğunu bildiğinden mesajına cevap vermesinin de uzum süreceğini anlayarak kapttı telefonu ve yeniden iki arkadaşının arasındaki mevzuya odakladı. fakat tekrardan zihnine dolmuştu küçüğü, onu mutlaka randevuya çıkartması gerektiğini haykırıyordu durmadan beyni. sürekli yaşadıkları olaylardan ertelenip duruyordu çünkü planları. kendisi olası bir randevuda gidebilecekleri yerleri çoktan listelese de henüz teklifini yapmamıştı.
"bu hafta sonu kesinlikle bir yerlere gitmeliyiz." dedi kendi kendine fısıldayarak. fazla ses çıkartmasa da duymuştu arkadaşları onu ve jongho göz devirerek yanından uzaklaşarak eski yerine geri döndü.
"biz ne konuşuyoruz adam ne düşünüyor."
"sizin saçma kavganızı mı dinleseydim lan?" san telefonunu çıkartarak masanın üzerine bırakırken bir yandan da dikkatini arkadaşlarına vermeye çalışıyordu. onların bu anlamsız tartışması yavaş yavaş başını şişirdiğinde elini vurdu masaya ve önce olduğu yerde taş gibi olan jongho'ya bakmıştı.
"bugün yeosang'a çıkma teklifi ettiğini kaçıncı kez anlattığını sayamadım kardeşim, sen mi susacaksın yoksa ben mi ağzına çakıp konuşma yetini mi elinden alayım?" dediğinde odadaki nefes alıp verme sesleri bile birkaç saniyeliğine durmuştu. sonunda iki tarafı da susturduğunda köşeye sinen ve test çözmeye devam eden mavi saçlıda gezdirdi gözlerini bu sefer. "sen de kes sesini dersini çalış burada rahatsız oluyorsan da başka odaya geç bir şey düşünüyoruz biz de burada."
"hayırdır abi sen baya kurulmuşsun?"
"çok ses çıkarttığınız için kafam karıştı."
"ne düşünüyordun ki?" dedi jongho ders çalışmayan tek kişi olduğundan rahat rahat yatakta uzanmaya devam ettiğinde. eline telefon alıp sevgilisiyle konuşurken dikkatini arkadaşlarına vermeyi de ihmal etmiyordu da. tüm kontrol ondaymış gibi hissettirmeye çalışsa da kesinlikle şu anda odadakiler umrunda değildi, umrunda olan tek şey sonunda açıldığı sarışın çocuktu. kendisine atılan mesajları yüzündeki büyük bir gülümseme ile okuduğunda her şeyi belli etse de kafaya takan pek olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad boy, good lips : woosan
Fanfictionokulun disiplin kurulu öğrencilerinden olan jung wooyoung, onu deli eden sorunlu öğrenci choi san'dan bıkmıştı. düz yazı + texting