thirty four

1K 110 47
                                    

smut uyarısı!
eğer rahatsız olacaksanız başladığını belirttiğim yerden sonra okumanızı tavsiye ediyorum, keyifli okumalar.


(M)

odadaki sıcaklık anlık yakınlaşmalarından dolayı artmaya başladığında ikisi de çoktan kaptırmıştı kendilerini şehvetle kavrulan öpücüğün içinde. soyutlanmışlardı gerçeklikten, odaklarını öpücüğe yoğunlaştırmışlardı. wooyoung kasıklarındaki yanma ile bacaklarını birbirine bastırırken dudaklarının arasından kısık bir inleme çıktı. zevkle kalçasını san'ın sertliğine sürtmeye başladı. büyüğünün beline sarılı olan havlunun pürüzlü dokusu canını sıktığında çatıldı kaşları memnuniyetsizlikle. bütün çıplaklığıyla hissetmek istiyordu san'ın sıcaklığını, bu nedenle dudaklarını isteksizce büyüğünden ayırıp üzerindeki formayı çıkartarak yere attı.

hazır wooyoung üzerindekini çıkartırken san da fırsattan istifade derin bir nefes almış ve yeniden atılmıştı küçüğünün bağımlısı olduğu çilek tadındaki dudaklarına. çilekli nemlendiricisinin aroması yeniden ağzına yayılırken ellerini çıplak ten ile buluşturup usulca okşadı. aynı anda dilini de kollarının arasındaki çocuğun sinsice diline dolayıp emmişti uzun uzun. wooyoung ağzını keşfe çıkan dile karşı çıkamazken aynı edepsizlikle karşı vermeden de geri durmadı.

"daha fazla istiyorum." wooyoung'un istek dolu boğuk fısıltısıyla gittikçe hızlanan ve aynı şekilde sertleşen öpücükleri çenelerine kadar taştığında çoktan siyah saçlı çocuğun tükürükleri akmaya başlamıştı çenesinin kenarından. şeffaf sıvı pantolonuna damlarken o hiç rahatsız olmayarak kollarını san'ın boynuna dolayıp işine kaldığı yerden devam etti. kulaklarına dolan ıslak sesler her ikisini de tahrik ettiğinde büyük olan parmaklarını küçüğünün pembe tepeciklerine konumlandırarak okşadı yavaşça. kabardığını hissettiği göğüs uçlarıyla yan ağız sırıtırken bu şehvet dolu anı, wooyoung'un telefonunun çalması silip süpürdü.

wooyoung tanıdık melodiyle beraber güçlükle dudaklarını yiyip bitiren dudaklardan ayrılarak göz ucuyla tezgahın diğer tarafındaki telefonunun ekranına baktı. arayan kişinin babası olduğunu gördüğü gibi büyüğünü kendisinden uzaklaştırıp tezgahtan indi.

"babam arıyor sessiz ol, okulda olduğumu sanıyor." diyerek kendini açıkladığında huysuz mırıltılar kazanmıştı karşılık olarak. san, wooyoung'un babasına içten içe küfrederken küçük olan da telefonu açıp kulağına götürdü korkuyla. babası okulda olmadığını öğrenmiş miydi? titreyen nefesi babasına ulaştığında sert bir ses yükseldi telefonun diğer ucundan, nerede olduğunu sordu küçük olanın.

"beden dersindeydim baba, spor salonundayız." diye cevapladı siyah saçlı yalanın ortaya çıkmaması için tanrı'ya dualar ederken zorlukla. babasına yalan söylemekte profesyonelleşmişti ama arada böyle korktuğu anlar da oluyordu. konuşurken dudaklarını kanatırcasına ısırdığının ve bacaklarını stresten titrettiğinin de farkında değildi.

san, küçüğünün babasıyla konuşurken titreyen sesine odaklanarak kaşlarını çattı. wooyoung'un babasına olan korkusunun hafife alınmayacağını fark ederken ona doğru adım attı ve ellerini beline sarıp saçlarının arasına rahatlaması için küçük öpücüklerini bıraktı. kollarının arasında kasılan ve hâlâ kendisini görmezden gelip babasıyla konuşan çocukla aklına şeytani bir fikir gelirken sırıtmıştı.

"evet baba, ders çalıştım birazdan kütüphaneye gidip dersime devam edeceğim, biraz geç gelebilirim eve."

wooyoung korkusuzca yalan söylemeye devam ederken arkasında hissettiği hareketlilikle kaskatı kesildi, kocaman açıldı gözleri. pantolonu da iç çamaşırı da indirilirken aynı anda kalçasına çarpan sıcak nefes kısıkça inlemesine sebep oldu. elini arkaya atıp san'ın kafasını kalçasından uzaklaştırmak için çaba sarf ederken çıkarttığı mırıltılar dikkatini çekmişti babasının ve sorgulamıştı da.

bad boy, good lips : woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin