"sorun olmaz değil mi hep birlikte içeriye girmemiz?"
"daha fazla kapının önünde dikilecek misiniz?" dedi wooyoung bıkkınlıkla kapının önünde dikili olan ve fazlasıyla dikkat çeken arkadaşlarına. dakikalardır evine girmeleri için hepsini teker teker ikna etmeye çalışıyordu ama bunalmıştı şimdiden. babasının evde olması nedeniyle hiçbiri içeri girmek istemezken ayakta zar zor duran san ve mingi önden biraz olsun dinlenebilmek için koltuklara ilerlemişti bile. wooyoung'un babası ne olup bittiğini dahi anlamazken yüzü yaralarla kaplı olan ikiliye su getirmeyi ihmal etmedi.
"neden içeri girmiyorlar?"
"rahatsızlık vermek istemiyorlarmış baba." gözlüklü babasının sorusunu hızla yanıtladığında adam san ile mingi'nin yanından ayrılıp kapının önüne geldi ve önündeki gençlere teker teker baktı. hepsinin yüzündeki ufak sıyrıklar gözle görülür derecedeyken çatıldı kaşları.
"liseli olduğunuzun farkındasınız değil mi? içeri girin konuşacağız ve bana neler olduğunu anlatacaksınız." dediğinde herkes başını eğerek sessizce içeri girmişti çoktan. kimseden ses çıkmazken wooyoung kapıyı kapatarak koltukta yatan sevgilisine ilerleyerek gözlerini kapatan saçları eliyle geriye taradı.
"san, nasıl hissediyorsun?"
"yarım saat öncesine göre çok daha iyi, endişelenme güzelim." dedi fısıldayarak babasının duymaması için. bakışları küçüğünde gezinirken onu öpmek istedi tam oracıkta lakin ortam bunun için pek uygun sayılmazdı. anlatması ve kökünden halletmesi gereken bir mevzu vardı. uzun boyluyla polise verdiği bilgilerin junseo'nun sonunu kolayca getireceğini bildiğinden rahattı. uyuşturucu satıp tefecilerden mal aldığının videolu ve sesli kayıtlarını sunduklarında direkt olarak harekete geçmişti polisler. "acaba yakalandı mı?"
"boş ver artık onu, yaralarını temizlememiz gerekiyor."
san başını yavaşça sallarken küçük olan gülümseyerek ayağa kalktı ve banyoya ilerledi. babası herkesi sorguya çekmişken çabucak sevgilisinin yarasıyla ilgilenmek istiyordu çünkü onu bu halde görmekten nefret etmişti. banyoya vardığında karşısındaki beyaz dolabı açarak sağlık kitini aldı ve aldığı gibi de hızlıca odaya geri döndü.
"şimdi ne olacak? bahsettiğiniz çocuğun ailesinin varlıklı ve birçok yerde söz sahibi olduğunu duydum. bu olay size pahalıya patlayabilirdi."
adamın sözleri sessizliğe bürünen odada yankılanırken gözlüklü de gerilmişti, babası gerçekten de sinirlenmişti. ondan habersiz evden çıkıp gitmesi ve böyle bir olaya karışmasına da kızacaktı yalnız kaldıklarında. elindekini san'ın uzandığı koltuğun yanındaki masaya bırakırken azar yiyen arkadaşlarına katıldı.
"ama patlamadı, mingi ile san çoktan işlerini halletmişlerdi. bundan sonrasını o çocuk ve ailesi düşünsün baba."
"o pisliğin adını bile duymak istemiyorum artık midem kaldırmıyor." dedi yeosang başını jongho'nun omzuna yasladığında. herkes dediğine hak verirken mingi de yattığı koltuktan acıyla sızlandı.
"her şeyin bitmiş olmasına seviniyorum." diyebildi sadece güçsüzce ki sesini sadece yanında bekleyen yunho duyabilmişti. elini kısa saçlara daldırıp okşadığında mingi'nin vereceği tepkiden az çok korkar olmuştu son olaylardan sonra. ancak bu sefer saçını okşadığı bedenin aldığı darbelerden bitap düşüp ağzını açmaması işine gelmişti.
"her neyse olan oldu artık, ailesinin uzun eli size uzanmayacak buna emin olabilirsiniz." bay jung iç çekerek ayağa kalktığında söyledikleri dikkatini çekmişti san'ın. onun ayaklanmasıyla çatıldı kaşları ve o da doğruldu uzandığı yerden. hafif bir baş ağrısı gün yüzüne çıktığında yüzü buruşsa da üstesinden gelebildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad boy, good lips : woosan
Fanfictionokulun disiplin kurulu öğrencilerinden olan jung wooyoung, onu deli eden sorunlu öğrenci choi san'dan bıkmıştı. düz yazı + texting