thirty six

865 99 32
                                    

san elindeki tepsiyle beraber yemekhanenin en sonunda kör bir noktada kalan beyaz masaya doğru ilerlerken gözleri de bir yandan da etrafta onu izleyen birinin olup olmadığını kontrol ediyordu. kimsenin bakmadığına emin olduktan sonra kendisini bekleyen arkadaşlarının yanına oturdu. tüm okulun şu anda bulunduğu yemekhaneyi ateşe vermemek için kendini zor tuttuğu sırada hongjoong durumunu anlamış olacak ki kolunu tutup güven verircesine sıkmıştı.

"sakinleş san, şu anda şiddet hiçbir şeyi çözmeyecek." diye fısıldadı çevresindeki diğer masalara duyurmamak adına. san'ın sinirini anlıyordu, onunla aynı durumu yaşıyor ve çabucak buna neden olan kişiyi bulup hastanelik edene dek dövmek istiyordu. ancak doğru zamanı beklemelilerdi, birbirlerine söz vermişlerdi.

bunu yazan kişinin junseo olduğundan şüphelenseler de ellerinde herhangi bir kanıt bile yoktu, okuldan da uzaklaştırma aldığından ikisi de onu gözlemleyemiyordu.

"haklısın hongjoong, wooyoung için susuyorum şu an."

"o nerede, gördün mü?"

san, yunho'nun neredeyse duyamayacağı şekilde fısıldayarak sorduğu soruya karşılık onaylarcasına başını salladığında arkadaşlarının da içini rahatlattı.

böyle birbirlerinden uzak davranmalarının sebebi tamamiyle ikisinin açık tehdit notunun geldiği geceden kaynaklıydı. her ne kadar şu anda tehdidi savuran kişinin kanıtı olmadığı için ikisinin ilişkisini ifşalayamasa da eğer okulda uygunsuz şekilde yakalanır ya da aşırı samimi görünürlerse dedikodunun yayılması an meselesiydi. san için bu sorun değildi fakat sevgilisinin babasının aşırı baskıcı kişiliği kısıtlıyordu küçüğünü. bu nedenle san onu tehlikeye atmamak için uzak durmayı seçmiş ve kararını arkadaşlarına da önceden söyleyip bilgilendirmişti. kısa süreliğine kapılarının önüne not bırakan çocuk bulunana del okul dışında buluşup konuşacaklardı maalesef ve büyük olan fazlasıyla özlemişti wooyoung'u.

"çok özledim onu."

"farkındayız kanka ama halledeceğiz tamam mı? sen merak etme." jongho, stresinden dolayı gözü dönen arkadaşını rahatlatmak adına elinden geleni yaparken yunho da sessizce yemeğini yiyordu. dalgınlığı metrelerce öteden belli olduğundan onunla beraber yemek yiyen arkadaşlarının gözünden de kaçmadı.

"sen niye bu kadar sessizsin amına koyayım?" diye mırıldandı sertçe mavi saçlı. son birkaç gündür çok durgundu uzun boylu, artık eskisi gibi kimse ile uğraşmadığından bir sorun olduğu çok açıktı. hiçbir zaman duygularını gizlemekte başarılı olamadığından şimdi sıkıştırılmıştı köşeye.

"yok bir şey." dedi yunho yemeğiyle oynamaya devam ettiği vakit. bununla beraber jongho küfür edip bağırmamak için kendini zor tutarken san da elini masaya vurmuştu hafifçe sinirden.

"yunho seni dövmek istemiyorum anlat lan, nasıl bizden saklayabilirsin?" san elindeki çubukları tepsisine bıraktığında yunho gerginlikle yutkunmuş, gözlerini ondan çekerek farklı yönlere bakmaya başlamıştı çoktan. kesinlikle san'ı kızdırdığı belliydi, zaten sinirli olan arkadaşının kendisine patlamasını istemediğinden günlerdir içinde tuttuklarını söyledi.

"mingi'den özür dilemek için seonghwa'nın numarasını aldım ya hani ama yazdığım gibi engelledi beni, okulda da ne zaman beni görse yolunu değiştiriyor, ona bozuldum."

"çok ayıp etmiş ya." diye mırıldandı hongjoong dalgayla karışık. uzun boylunun bir türlü amacını anlamadığındandı bu tepkisi. önce mingi'yi kendince zorbalayıp şimdi de peşinde dolanması gülünç gelmişti. yunho'nun oreo saçlıdan etkilenmeye başlamasının ihtimali yüzde kaç olabilirdi ki? hongjoong kendi kafasında bunun olasılığını tartışırken uzun boylu çocuk da hak ettiği tepkiyi aldığından somurtuyordu.

bad boy, good lips : woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin