fourty two

700 86 36
                                    

"bu tepkiyi hak ettin yunho, hâlâ mingi'nin seni sevmiş olmasını aklım almıyor."

jongho, bir yandan elini yanındaki sarışın çocuğun çaktırmadan beline atarken diğer yandan da karşısında oturan ve düşüncelere dalan arkadaşına doğru söylendi. dediğini masanın etrafındaki kişiler onaylarken yunho bununla beraber oturduğu yerde iyice küçülmüştü. mingi'ye yaptıklarının pişmanlığı her saniye daha da artarken düşünmekten başına ağrılar giriyordu. ortaokuldan beri çocuğun ona aşık olduğunu öğrenmesinin şoku da hâlâ tazeydi de. dün gece düşünmekten uyuyamamıştı bu nedenle. daha aynı ortaokula gittiklerinden bile haberi yoktu, daha önce görmemişti uzun boylu çocuğu.

"üzerine gitmeyin, ikisinin arasında bu olay. biz araya girersek işler daha da kızışır, yunho mingi'ye kendisini affettirmenin bir yolunu bulacaktır elbet." dedi san göz ucuyla yunho'ya bakarken sakinlikle. işler çok kızıştığında olaya el atma taraftarı olduğundan diğerlerinin de böyle yapmasını istiyordu ve bunu açıkça dile getirmişti. dediklerini wooyoung başıyla onaylarken büyük olanın dikkati dağılmıştı. yüzünde küçük bir gülümseme belirirken göz kırpmıştı neredeyse kucağına oturacak olan küçüğüne.

yaşanan son olaydan sonra kimseden korkusu kalmamıştı wooyoung'un. san ile sevgili olduklarını tüm okulun duyup duyması da umrunda değildi artık. bu yüzden öncekinden daha rahat davranıp gerçek kişiliğini artık saklama gereğinde bulunmuyordu. büyüğü yanında olduğu sürece babası eşcinsel olduğunu öğrense de bununla baş edebileceğini biliyordu. her şey güzel gitse de endişeleniyordu mingi için. okula gelmemiş, mesajlarına da telefonlarına dahi cevap vermemişti. annesi ile görüştüğünde ise içi biraz olsun rahatlamıştı ancak bu yine de onun iyi olduğu anlamına gelmiyordu.

"nasıl affettireceğim kendimi ben?" uzun boylu çocuğun beş dakika da bir sorduğu soruyla beraber sinirlerine hakim olamayan hongjoong en sonunda dayanamayıp elini masaya vurdu.

"lan onu da biz mi söyleyelim? üzen sensin artık hazıra konmayı kes ve bir adım at. burada ağlayarak sonuca varamazsın yunho."

mavi saçlının sinirden kızaran yüzü masadakilerin dikkatini çekerken hemen yanıbaşında oturan sevgilisi de sakinleşmesi adına uyluklarına elini götürüp usul usul okşamaya başladı. hongjoong'un sinirinin sebebi mingi'yi kısa süredir tanısa bile çok çabuk ısınmış ve arkadaşı olarak görmüştü ve o sevdiği birinin zarar görmesini asla istemez, izin vermezdi. yunho yıllardır arkadaşı olsa da onu savunmuyordu. çünkü biliyordu ki arkadaşının gerçek kişiliği bu değildi, insanların kalbini kırabilecek biri değildi.

"bir yolunu bulacağım, size de iyi eğlenceler gitmem gerek." diyerek elindeki çubukları demir tepsiye bıraktı uzun boylu ve ayağa kalkıp uzaklaştı yemekhaneden. arkasından onu gidişini izleyen jongho iç çekti.

"barışırlar mı be?"

"yunho yine şerefsizlik yapmazsa evet."

sarışının imalı imalı bakışları da kelimeleri de jongho'nun dikkatini çektiğinde susup başını sallamakla yetindi sadece. yeosang haklı olduğu için diyecek bir şey bulamamıştı fakat kurulan cümlenin alttan alttan mesaj vermesini de anlamayacak kadar aptal sayılmazdı. "haklısın."

"siz ne ayak lan?" dedi seonghwa gözlerini kısıp şüpheci bakışlarıyla karşısında oturan ikiliyi baştan aşağıya süzerken. flört aşamasında olduklarını biliyordu ama sanki daha da fazlası olmuş da saklıyormuş gibilerdi. şüpheci tutumu wooyoung'un gözünden kaçmazken sırıttı.

"seonghwa ne düşünüyorsan aynısını ben de düşünüyorum."

san tam soru sormak için hazırlanırken yemekhanede yankılanan zil sesi buna engel oldu. bir anda tüm öğrenciler ayağa kalkıp sınıflarına dağılırken hongjoong esnedi ve başını sevgilisinin omzuna yaslayarak gözlerini kapattı. "biz müzik odasında olacağız, dersi asıyoruz."

bad boy, good lips : woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin