Seyran, domatesleri sinirle doğramaya devam ederken bir yandan da çattığı kaşların sızısını alnının tam ortasında hissediyordu. Yalıdaki herkesten kaçmış ama aklındakilerden kaçabilmeyi bir türlü becerememişti. Son çare denediği kendini mutfağa kapatıp deli gibi yemek yapma fikri bile teoride iyi ama uygulamada başarısızdı.
Şefika Hanım, son yarım saatte her an yaptığı gibi bir sandalyede oturuyor bir tezgaha doğru hareketleniyordu. Seyran onu her seferinde oturması için uyarsa da Şefika Hanım yıllardır hiç alışkın olmadığı bir şey yapıyor olmanın çaresizliği içindeydi.
''Latif Bey görürse çok kızar bana ama. Hem yorulursunuz da böyle. ''
Seyran domateslerden nasibini almış bıçağı sallayarak;
''Latif Efendi gelirse ben konuşurum, ayrıca salata yaparken niye yorulayım Şefika Hanım? Dinlenin siz. Tadını çıkarın biraz. '' Biraz düşünürmüş gibi durdu ''Hatta kahve yapayım ben size, onu için. ''
''Yok artık. '' dedi Şefika hanım fal taşı gibi açtığı gözleriyle. ''Seyran Hanım size hizmet etmek benim görevim, olur mu öyle şey. ''
Seyran tam bu cümleye itiraz edecekken mutfak kapısı açıldı. Şefika Hanım hemen ayaklanıp başını hafifçe öne eğdi. Gelen Nükhet Hanımdı.
''Ooo, ben de diyorum ki bu güzel kokular nereden geliyor? '' Nükhet, Seyrana gülümseyerek tezgaha yaklaştı. Daha önce hiç birebir sohbet etmemiş olmanın verdiği bir endişe vardı. Seyranı az çok gözlemleyebilmişti ama ona karşı nasıl davranırsa onu incitmez bilemiyordu.
''Estağfurullah. '' dedi Seyran aynı şekilde gülümserken ''Şefika Hanım yapmış, pişirmiş bile her şeyi ben sadece salata yapmak istedim. '' doğradığı sebzeleri bir kaba döktükten sonra Nükhet Hanıma baktı ''Dünden kalan yemeklerin de ısıtılmasını istemişsiniz gerçi ancak bir kişilik çıkar ondan ama. Sofra epey kalabalık olacak. ''
''Ellerine sağlık. '' dedi Nükhet ''Ziyan etmeye gerek yok diye düşündüm. Artanlar da nimet sonuçta, hem çok da lezzetli olmuşlardı. Çöpe yakışmazlar. Parça parça herkese yettiği kadar yenir o da.'' Gülümsedi. Seyranın yüzündeki masumluk ona geçmişten bir şeyler hatırlatıyor gibiydi.
Seyran, artık kelimesini duyar duymaz bakışlarını keskin bir hızda Nükhet hanımla buluşturdu. Antepteki küçük, eski yemek masasında, açlıktan bayılmak üzereyken o artık yemekleri nasıl kaşıklamak zorunda olduğu geldi aklına. Bir kez bile isyan etmemiş ama boğazına dizilen her bir lokma için babasına acıdan dilekler dilemişti. Belki yemekler Antep'te hiç ziyan olmuyordu ama Seyranın mutlu bir masayı aileyle paylaşma hakkı her gün lime lime ziyan olmuştu.
Gözleri dolmak üzereyken kamufle etmek ister gibi gülümsedi Seyran;
''Çok haklısınız. Yani çok iyi düşündünüz bu israfı önleme işini. '' Ellerini hızlıca sudan geçirip, mutfak havlusuyla kuruladı.
Nükhet, Seyranın gözlerine çöken hüznü anlamaya çalışırken biraz durakladı. Yalıda açık bir şekilde iletişim kurabildiği ve anlaşıldığı belki de tek kişi olabilirdi karşısındaki genç kız.
''Seyran. '' dedi, yumuşacık sesiyle. ''Biraz yorgun hissediyorum aslında bugün kendimi. Acaba yemek masası hazırlanırken, yemeklerin sunumuyla ve miktarlarıyla sen ilgilenebilir misin? Bir saat sonra herkes yemekte olur, bu sırada bende biraz dinlenmiş olurum. ''
''Ben mi? '' Hayretle durdu Seyran mutfağın ortasında. ''Ben? Yemekle ilgilenmek? ''
''Eveeet. '' Bu durumun çok normal olduğunu hissettirmek için yüzüne en olağan ifadeyi takındı Nükhet ''Sen hem bu yalının hanımı hem de sofranın bir parçasısın. Üstelik herkesin yeme içme durumunu benden daha uzun süredir gözlemliyorsun. Bence bu konuda senden daha iyi bir yardımcı bulmam zor. Şimdiden teşekkür ederim. '' Tüm gülümsemesiyle Seyrana itiraz hakkı tanımadan çıktı mutfaktan. Bu Nükhet'in hem Seyranla arasına kurmak istediği köprünün ilk inşaası hem de onu denemenin en kibar yoluydu.