''Nereye gittiğimizi söylememe konusunda ısrarcıyım diyorsun? '' Dudak kenarlarına kağıt helvanın parçaları bulaşmış Seyran, Feritin gizemli gülüşünde göz gezdirdi. ''İlk defa bu kadar uzun süre sessiz kalmayı başardın. Biliyorsun dimi? ''
''Az sonra mutluluktan dilin tutulacak, ben de seninle aynı böyle dalga geçicem karıcııııım. ''
''Feriiiit, ya söyle ya da yol bitsin artık çıldırcam meraktan. '' Merakı kendisine bile o kadar tatlı geliyordu ki Seyranın, içi kıpır kıpır bir halde camdan İstanbul sokaklarını izliyordu.
''Geldik bile, sakin ol Antepfıstığı. '' Ferit de saklayamadığı heyecanı ve az sonra karısını sevindirecek olmanın gururuyla arabayı sağa çekti. Seyran etrafa meraklı ve keşfetme aşkıyla bakarken arabadan indi ağır ağır.
Kalabalık bir grubun sohbet ederek, yer yer kahkahalarla içeri girdikleri mekanın kapısına baktı. Kocaman bir afiş asılıydı. ''Yeşile Yolculuk Sergisi. ''
Seyran afişi okurken Ferit arkasından gelip beline sarıldı.
''Bugün burada göreceğin hiçbir yeşil, gözlerinde çıktığım yolculuğu tarif etmeye yetmeyecek. '' dedi Seyranın kulağına fısıldayarak.
Seyran gözlerini yumup, Feritin sesini içine işler gibi huzurla gülümsedi.
''Beni sergiye mi getirdin gerçekten? ''
''Hayallerinin bir gün kavuşacağı yeri görmek sana iyi gelir diye düşündüm. O çakmak çakmak gözlerle okul okul diye tutturan ama benim yüzümden heyecanı giden o Antepli belayı geri getireceğiz karıcım. '' Seyranın belini sıkı sıkı sararken, boynundan öptü. ''Var mısın? ''
Seyran başını, Feritin göğsüne doğru yasladı. Gözleri parıl parıl karşısındaki sergiyi izlerken;
''Bu da ilk olacak biliyorsun dimi? '' diye sordu. ''Daha önce kitaplar dışında, kendimden başka kimsenin resmine yakından bakmadım, incelemedim, öğrenmedim. İlk kez bir sergi girişindeyim. ''
''İkincisi de kendi sergin olur belki. ''
Şaşırarak kaldırdı kafasını Seyran, Feritin belini saran ellerinden kurtuldu;
''Bunun için çoook beklememiz gerekecek. O arada hiç sergiye gitmeyecek miyiz? '' güldü.
Ferit gayet ciddi bir halde Seyranın saçlarının uçlarını okşadı;
''Bundan sonra hiçbir şey için çok beklemeyeceğiz güzelim. Bu hayat bizim, yaşayacağız gitsin. Hızlı, taze ve kabuksuz. '' Seyranın burnunu öptü gülerek.
Seyran, Ferit'in boynuna kollarını sararken;
''Kabuklu fıstık seviyorsun sanıyordum. '' dedi gülümsedi.
Ferit dudaklarını ısırıp, ''Benim kabuklu, kabuksuz sevdiğim tek fıstık sensin karıcım. Onun dışındaki tüm kabukları ikimiz için ortadan kaldırmaya hazırım. '' Ferit Seyranı öpmek üzereyken, Seyran elini Ferit'in göğsüne koyup hafifçe itti. Güldü ;
''Yalnız, bir sergiye davetliyim de. Meşgul etmezseniz çok sevinirim beyefendi. '' dedi.
-
Suna, mutfaktan kendisi için hazırladığı meyve tabağıyla odasına doğru giderken, yere düşmüş bir saat ayağına takıldı.
''Bu ne ya? '' Hafifçe eğildi. Çelik, büyük kol saatini aldı yerden. Merakla incelerken arkasında yazılı ismi okudu ''Kaya...''
''Hey Allahım ya. Zeytinleri, çay bardaklarını hizaya sokuyor, kendinden haberi yok. '' Gülerken, bakındı etrafa. Kayanın odasına doğru ilerledi ''Gerçi bu evde kimin kendinden haberi var, o da tartışılır da. ''