Okeeey?

3.2K 164 27
                                        


-Bölümün tamamını atmayı planlıyordum ancak bölümün taslağına şuan ulaşamadığım için elimde olan kısmını atıcam, sizi daha çok bekletmemek adına. En geç yarın akşam bunun 3 katı uzunluğunda tam haliyle görüşmüş olacağııız. Sizi çok seviyorum anlayışınıza da şimdiden teşekkür ederim... 🤍🐤



Seyran kapkaranlık odanın içinde önce boğazında gezdirdi ellerini. Sanki nefes alıp vermesine engel olan yumruyu söküp alabilecekmiş gibi yutkundu. Sonra belki de ellinci defa soluna dönüp, yataktan dışarıyı gördüğü kadarıyla yıldızlara baktı. Ferit'in uykusunda derinleşen soluk seslerini, saatin tik tak sesi gibi ritmik bir halde dinliyordu. Uyuyamayacağını anladığında varlığından sıkıldığı battaniyeyi üzerinden sıyırdı. Ferit'in, belini saran elini nazikçe çekip kalktı yataktan. Günlerdir taramaya bile üşendiği saçlarını, eliyle geriye doğru attı. Gözü Feritteydi. Ferit ilk kez, derin bir uykuya dalabilmişti uyansın istemiyordu, son bir aydır olduğu gibi onu da huzursuz bir geceye uyandırmak istemiyordu. Terlikleri hiç giymeden çıplak ayaklarıyla, terasa doğru yürüdü. Olabildiğince sessiz, olabildiğince izsiz hareket ediyordu. Terasa çıktığında birkaç saat önce ufalayıp koyduğu ekmek kırıntılarını kontrol etti. Yarısı yenmiş, yarısı didilmiş bir halde duruyordu. Tam bir aydır, her gün ekmek koyuyordu terasa. Kuş gelip yesin diye. Daha doğrusu kuş gelsin diye.

Terastan geri çıkıp, okuma koltuğundaki sabahlığını giydi. Hiç düşünmeden odanın kapısını açtı, çıktı. Normalde Ferit geceleri sırf bu yüzden nöbet tutuyordu. Seyran ansızın çıkmasın diye, bir gözü açık uyuyordu ama artık yorgunluk ruhunu uykuya mahkum kılmıştı.

Seyran gece karanlığında yalının sinir bozucu kasvetteki merdivenlerini indi. Dış kapıyı açtı. Adımları hızlandı. Sahile mi gitmek istiyordu, yalıdan tamamen çıkmak mı istiyordu, yoksa gittiği her yerde aynı el boğazını mı sıkacaktı hiç bilmiyordu sadece gidiyordu. Adımları daha da hızlanıp nefes nefese kaldığında, bir el sıkıca kolunu kavrayıp çekti Seyranı. Aniden irkildiğinde, Abidin'i gördü.

''Seyran? Abicim nereye? '' dedi Abidin sakin ve şefkat dolu sesiyle.

''Abi. '' dedi Seyran, bir isimden ziyade sadece abisiymiş gibi içten bir sesle. ''Ben gidiyordum. '' diyebildi.

''Nereye? Ben götüreyim seni, yürüme böyle. '' Olabildiğince sakin kalmaya çalışarak, Seyrana ayaklarında terlik bile olmadığını hatırlatmak için işaret etti Abidin.

''Bilmiyorum ki. '' Afalladı Seyran. ''Biraz nefes almak için bir yerlere...''

''Ne kadar kasvetli bir gün. '' Abidin gülümsedi. Seyran iyi hissetsin diye yalandan buruşturdu yüzünü ''Ben de uyuyamadım bu gece. Sahile ineceğim deniz havası almak için. Sen de gel istersen.''

''Geliyim mi? ''

''Gel tabi, yalnız bırakma abini. '' Abidin Seyranı kolunun altına alırken, arkadaki adamlara işaret etti. Adamlardan biri koşarak Seyranın kabanını ve ayakkabılarını getirdi. ''Yürüyüşe hazırsak, çıkabiliriz. '' dedi Abidin gülümseyerek. Ferite çoktan mesaj atmıştı. Uyanırsa delirmesin diye.

-

''Halis Ağa 41 gün dedi. ''

Sahile oturmuş ayaklarını sallandırırken, yanında tüm sessizliği ve güveniyle oturan abisine döndü Seyran.

''Mum yanarmış. 41 gün. Sonra sönermiş, acın azalırmış. Kaç gün kaldı acaba? ''

''Acın geçsin diye beklersen, bütün bir ömür bekliyor olursun. '' dedi Abidin aniden. ''Bu hafifler, yenisi gelir. Hayat bu. İsterse mum yanarken de seni güldürür. Bilemezsin. ''

Yalı KatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin