Alnındaki Yeşil Kahkaha /5

5K 114 15
                                    

Seyran, uygun bir müzik arama işine kendini fazla kaptırmıştı. Ferit pür dikkat yolu izlerken, Seyran da hem açtığı her şarkının ilk beş saniyesine ayağıyla ritim tutuyor hem de hemen sıkılıp sonrakine geçiyordu.

''Seyran. '' dedi gülerek, bir eli direksiyondayken Ferit. ''Gidene kadar en azından bir şarkı dinleyebilecek miyiz? ''

Seyran dudaklarını büzdü telefona son bir kez daha bakarken ''Şuan ki ruh halime hitap etmiyor hiçbiri. ''

''Neymiş o ruh hali? ''

''Çok mutluluk ama temiz mutluluk. İçinin içine sığmaması hali ve heyecan. '' ellerini birbirine çırpıp, soluğu kesilir gibi durakladı.

Ferit, Seyranın elini alıp avuç içini öptü. ''Güzelim benim ya. Mutluluk ne çok yakışıyor benim karıma. Karım benim karııııııım. '' İçi içinden taşar gibi direksiyona bir kez vurdu Ferit neşeyle. Sonra Seyranın utangaç gülüşlerine bakarken mırıldanmaya başladı;

''Dağ, tepe, toprak aşk kokuyor. Savulun a dostlar yar geliyor. Bu edaa, bu naz bir ömre bedeeeeel '' Daha da yüksek sesle, gülerek '' İsvesi, cilvesi çıldırtıyoooor ''

Seyran, sesiyle pamuğa döndüğü Ferit'in şarkı sözlerine eşlik ederken, uzanıp kocasının saçlarını tarar gibi okşadı. Gece yolculuğunda teker teker camlarına yansıyan ışıklar, Ferit'in Seyrana araba serenadı ve Seyranın hak edilmiş mutluluğuyla tüm yollar aynı yere çıkıyordu; Aşka.

''Bir sağa, bir sola hop oynarım, uğruna kul köle olurum. Pervaneyim sana divaneyim ama basına bela olurum. Bir hoş oldum bana bir haller oluyor. Sarhoş oldum bedenim sarsılıyor. Bu eda, bu naz bir ömre bedel işvesi, cilvesi çıldırtıyoor. '' 🎶

-

Suna, Asumanla yaptıkları saatler süren gıybet ve ardından deniz kenarında kendini dinlemesinin ardından odasına doğru geçerken, İfakatle karşılaştı. Hiç oralı olmadan yürümek istediğinde, İfakat Sunanın koluna yapıştı.

''Nasıl? İyi mi böyle? Kardeşinin evliliği ve yaşlı bir adamın vicdanı sayesinde yalılara kurulmak, rahat oluyor mu? '' dedi İfakat tıslar gibi.

''Sizin için ne kadar rahatsa. '' derken tek kaşını kaldırdı Suna. ''Benim için de o kadar rahat oluyor. ''

''Seyran ve senin başından beri farklı olduğunuzu biliyordum ama Seyrana hiç bugünkü kadar üzülmüyordum. '' dedi İfakat. Bu kez keskin gözleri bir çok imaya ev sahipliği yapıyordu. ''Ablası tarafından böyle kullanıldığını bilse ne çok üzülürdü kim bilir. '' İç çekti dertlenir gibi. ''Hele ablasının bu yalıda kalmak için evliliği üzerinden bir ajan olarak tutulduğunu bilse, kim bilir kahrından ne yapardı? ''

Suna, İfakat'in kolunu elinden bir hışımla çekip, dimdik dikildi karşısına;

''Sen benim kardeşime üzüleceğine, Halis Ağanın odasında konuşulmuş herhangi bir şeyi ulu orta dile getirdiğin duyulunca, başına gelecekleri düşünüp üzül. Yalnızlığına üzül. Üzülecek bir kardeşinin bile olmayışına, yaşadığın evde seni seven bir Allahın kulu bile olmayışına üzül. '' dedi.

''Bu yalıda kalmak için yaptıkların ortaya çıktığında, seni kim sevecek acaba. '' derken yine o rahatsız edici gülüşünü takındı İfakat. ''Neyse ki o gün de, ben burada olacağım. Sana destek olabilmek için. '' Söylenenlere aldırmadan, söylediklerine aldırılsın isteyerek tüm güveniyle odasına çıktı İfakat.

Bu güçlü zırhı 17 yaşındayken giymişti. Hayatın karşısında tek bir yara izi bile almamak için. Böyle bir şey mümkün müydü?

Yara almamak, yaralanmamak bir zırhla engellenebilseydi keşke. İfakat yaralanmadığını sandığı her an, o zırh tarafından biraz daha boğulduğunun farkında bile değildi. Fark edecek gibi olduğunda da bu yüzleşme ağır geliyor, bir başkasının yarasını ortaya çıkarmayı müthiş bir kaçış yolu olarak görüyordu.

Yalı KatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin