Kutalmış
Sıcak nefesi hâlâ yüzüme vururken ayaklarım yere çakılmış gibi hissediyordum. Üstüne üstelik ne yaparsam yapayım kendimi bir türlü geri çekilmeye ikna edemiyordum.
Ellerim onun omzunda dururken, parmaklarımın altındaki et parçası sanki cayır cayır yanıyordu ya da bana sıcaklık bastığı için ben, bir nevi öyle hissediyordum. Ama bütün bunların hiçbirisi önemli değildi çünkü en ufak temas bile içimi büyük derecede kasıp kavurmaya yetiyordu.
"Ben işimin başına döneyim. Siz de lütfen o poları komple giyin. Hasta olacaksınız ve bu üzücü olur." Kekelemeden bir çırpıda söylendiğim zaman kalkan organım hafiften sızı vermeye başlamıştı ve bir an önce daha çok göze batmadan yerime dönmem gerekiyordu.
Burası her ne kadar kör nokta olup kameralardan uzak olsada her an buraya birisi gelebilir, bizi basabilirdi.
Bir de ellerimi hâlâ Rezan Komutanın üzerinden çekmemiştim. Komutanım, kafasını hafif benden uzaklaştırıp kulağıma doğru eğildiğinde sessizce yutkunmuştum çünkü ılık nefesini kulağımda ve yanağımda hissediyordum. Naneli kahve kokusunu da hâlâ çok net bir şekilde alabiliyordum.
"Seni öpmek istiyorum. Bunu inanılmaz çok istiyorum. Ve bence, sen de beni öpmek istiyorsun." Ilık nefesinden çıkan kelimeler tenime çarpıp nüfus ediyor, beni bir güzel ısıtıyordu.
Duyduğum şey, benim kendi kafamda kurduğum şey miydi? Yoksa ciddi ciddi şu an bu anı yaşıyor muyduk?
"Ne dersin?" diye sordu, sesi hiç olmadığı kadar kısık ve ciddiydi. "Sen de beni öpmek istiyor musun?" Rezan Komutan, geri çekilip bana baktığında ben de yüzünü incelemiştim.
Polarım hâlâ kafasından geçirilmişti ve ıslaklığı hâlâ saçından damlayan su damlaları net bir şekilde boynuna doğru yol yaparak aşağıya doğru ince bir çizgi halinde iniyordu.
Bu görüntü istemsizce yutkunmam sebep olmuştu.
Başımla onayladım. Gözlerimi filmdeki kadınlar gibi kapattım. Beni etkisi altına kolayca alıyordu ve ellerimi sonunda omuzlarından çekip yavaşça aşağıya doğru indirmiştim.
Dudakları benimkilere önce yavaşça, tıpkı bir kelebeğin konması gibi değdi, ama sonra sertçe bastırdı.
Dudaklarımı kendisininkinin arasına aldı, diliyle araladı ve emdi. Dili en karanlık, nemli noktayı bulmaya çalışırmış gibi ağzımın içini dolaşıyordu.
Dişleri benimkilere çarptı, öyle sert bir ses çıktı ki, bir an dişlerimizin kırılacağını sanmıştım...
Öpüşmemiz gitgide bir tren kazasına dönüyordu. Ortada çok fazla güç vardı. Bir o kadar da tehlike.
Biz öpüşürken, bizim koğuşun bahçede olduğunu ve ailemi, babamın bana dediklerini hatırladım. Kafam sersemledi. Dişlerim sızladı. Bir an kan tadı aldığımı sandım.
Dudaklarımız şişip, ağzımız kuruyana dek öpüştük. Ta ki ben, karşımdaki kişinin Rezan Komutan olduğunu unutana kadar. Dilimi tıpkı onunki gibi kullanmayı öğrendim. Omuzlarımı o kadar sıkı tutmuştu ki, ertesi gün her yerimde kesinlikle çürükler olacaktı. Öyle sık ve sert nefes alıp veriyordu ki, renginin maviye dönüp bayılacağını düşündüm.
"Bir dakika." diye mırıldandım, daha doğrusu o ağzını benimkine bastırıken mırıldanmaya çalıştım. Sonsuza dek öpüşebilirdik. Ve bunu yapardık da...
"Bu yanlış, çok üzgünüm özür dilerim." Kendimi hızla geriye çekip yüzüne bakmadan arkamı dönmüştüm.Evet bu yanlıştı ve kendimi bir anlığına bu yanlışa kaptırmıştım.
Yanlışın neresinden dönersem iyiydi. Koşarak bizimkilerin oraya geçerken kalbim yerimden çıkacakmış gibi atıyordu.
Bu oldukça hoşuma gitmişti ama bu olay dediğim gibi tamamen yanlıştı ve böyle bir şey olmaması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piyade /bxb ✅✔️
General FictionKardeşime atacağım, - Komutanımın hakkındaki nefret dolu- mesajları bizzat komutanıma atsaydım ne olurdu?..