32.

5.3K 351 81
                                    

Rezan

Tekrar birliğe geri döndüğümüz zaman Süleyman, beni baskısının altına alarak, zar zor tabiri caizse sürükleyerek- kedi gibi ensemden tutarak -  kavga dövüş ile revire getirmişti.

Revirden kaçmayayım diye de başımda cehennem zebanisi gibi dikiliyordu.

"Tamam sen git ben hallederim, işlerin vardır." Sedyede bildiğiniz sıkıntılı bir şekilde otururken sağlam olan ayağımı sallamaya başlamıştım.

Süleyman anında tüm dikkatini salladığım ayağıma yönlendirmişti.

Amacım bu değildi ama şu an bu durumdan büyük bir rahatsızlık duymuştum.

Onunla şu kısa zamanda fazlaca vakit geçirmiştim ve bu durumda epey bir şekilde huyunun değiştiğini fark etmiştim.

Mesela, bir şeye dikkatini çok fazla veremiyordu.

Dikkati anında dağılıyordu ve üstüne üstlük bir olaya tahammül seviyesi gittikçe düşmüştü.

"Heyyy!" elimi gözünün önüne getirip salladığımda kafasını iki yana sallayarak arkaya doğru birkaç adım atmıştı.

-Dalmışım özür dilerim, bir şey mi oldu? Canın mı acıyor?

Süleyman endişeli bir şekilde konuşup tüm dikkatini bana verdiğinde onun bu davranışına iç çekmiştim.

O bana böyle yakın davranıp ilgi verirken...

Kutalmışın birkaç gündür bana buz gibi soğuk yapması bildiğiniz sinirime gidiyordu.

Aslında sinir denmezdi sadece kalbim kırılıyordu anasını satayım...

"Hayır hayır iyiyim merak etme." Boğazımı temizleyerek konuştuğum zaman kafasını sallayarak karşımdaki sandalyeye oturmuştu.

"Bu adam nerede kaldı ulan iki dakika diye gitti on saat oldu." Süleyman, sinirle konuşup bacağını sallamaya başladığında demin tam da bundan bahsediyordum.

En ufacık bir şeye çok çabuk sinirleniyordu. Bu huyu daha yeni gelmişti.

-Her şeye çok çabuk sinirlenmeye başlamışsın, tahammül seviyen hiç kalmamış.

Biraz çekingenlikle konuştuğumda Süleymanın çatık kaşları anında düzelmişti.

-Yaşımız neredeyse otuza merdiven dayadı Rezan'ım dünkü çocuk değiliz ki? Bu halim rahatsızlık verdiyse özür dilerim bundan sonra daha dikkatli olmaya çalışırım.

Süleyman, gülümseyerek konuştuğunda başımı sallayıp ben de gülümsemiştim.

Kapı tıklatılıp içeriye Kutalmış girdiği zaman Süleyman ile aynı anda bir suç işlemiş gibi ona doğru bakmıştık.

"Doktor bey sizi çağırıyor Süleyman Komutanım." Kutalmış, bana arkasını dönerek konuştuğunda küçük çocuk gibi omuzlarımı düşürmüştüm.

Ne yaptığımı bilmiyordum ve onun bu davranışları ciddi anlamda kalbimi kırıyordu.

Tatbikat alanında onu birkaç kere tek yakalayıp ne olduğunu sorduğumda beni geçiştirip işime bakmamı söylemişti.

Buna rağmen yüzsüz gibi ona sırnaşıp fırsat buldukça iyi geceler, günaydın mesajları hatta gün içinde nasıl olduğunu soran mesajlar bile atıyordum ama o çevrim içi olduğu halde dönüp benim mesajlarıma bakmaya cüret bile etmiyordu.

Buna yönelik kiminle konuştuğunu birkaç kere sorduğum zaman bana söylediği tek şey, mahalleden eski kız arkadaşıyla konuştuğu ile ilgili kısa cevaplardı.

O kızın, Kutalmışın dünyasında nasıl bir yeri olduğunu bilmesem bile bana tercih edecek kadar önemliydi.

Üstüne üstlük bu it veledi daha ayağımın nasıl olduğunu bile sormamıştı ulan. Bir de kalkıp bana seviyorum ayakları çekiyordu.

Eh herkes köprüyü geçene kadardı. Bu durumda yine kullanılan taraf ben olmuştum.

"Tamam çık sen ben giderim." Süleyman, Kutalmış'a yönelik söylendiğinde kafamı başka yöne çevirmiştim.

Yürüyebilsem şu an ben kalkıp giderdim...

///

Piyade /bxb ✅✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin