Bölüm 31

47 3 0
                                    

Hye-seong yakasından sızan öfkeyi hissedebiliyordu. Ne ürktü ne de kıpırdadı, doğrudan kendisini esir alan kişinin şeytani gözlerine bakıyordu. Boğulduğunu hissediyordu.

"İnanmıyorum!" Tae-jun dişlerini sıkarak heceleye heceleye tükürdü.

"Neden..." Sesinde biraz güvensizlik vardı.

"Eğer isteseydi, ona çok daha fazlasını verirdim!"

Sanki balyoz yemiş gibiydi. Hye-seong'un her yeri uyuştu, dudakları kurudu. İçten içe, Tae-jun'un ne kadar acımasız bir adam olduğunu biliyordu. Onun şeytanın ta kendisi olduğunu söylemek hafif kalırdı. İçgüdüleri ona bağırıyordu: Hayatta kalmak için gerçeği söylemek zorundaydı!

Kavrulmuş dudaklarını yaladı, sonra diğerine sertçe baktı. "Bunu doğrudan Yuri'den duydum."

Tae-jun ciğerlerinin derinliklerine bir nefes çekti. Nikotin zihnini yatıştırdı. Etkisi altındayken daha iyi kararlar verebiliyordu. Ölçülü gözlerle adama baktı.

Bu adamın sözlerine inanabilir miydi?

"Benim tanıdığım Yuri Han parayla ilgilenmezdi. Materyalist şeyler için hiçbir arzusu yoktu onun." Karşı çıktı.

Onun nasıl bir kadın olduğu konusunda herkesten daha netti. Para mı? Ha! Bu kadın odundu; hediye ne kadar pahalı olursa olsun, bırakın gülümsemeyi, gözlerinde en ufak bir parıltı bile uyandırmazdı! Dahası, gerçekten ortadan kaybolduğunda yanında getirdiği tek şey küçük el çantasıydı. Mücevherler, çantalar, hatta kartlar ve nakit para, hepsini geride bırakmıştı.

Ama para için kendini sattı?

"Evet, Yuri aslında buydu. Ama sen her şeyi mahvettin!"

Hye-seong kendini tutamayarak aniden saldırdı.

Yuri'yi çok iyi hatırlıyordu. Güzeldi, bir mücevher gibi parlıyordu... Onu ilk kez babasıyla birlikte kendi binalarındaki personel dairesine taşındığında görmüştü.

Onu herkesten daha iyi tanıyordu, çünkü babası Başkan Myung-je Jin, Tae-jun'un ağza alınmayacak teklifine kapılmasaydı şu anda yanında duracak olan kadın oydu. O tek teklif... her şeyi mahvetti!

"Benim yüzümden mi? Şaka yapmayı iyi biliyorsun!"

Tae-jun'un alaycı sözleri üzerine, Hye-seong'un uzun süredir bastırdığı ıstırabı çığlıklar halinde patlayarak odayı melankolik bir sükûnete bürüdü.

"Keşke onun kimliğini karıştırmasaydın! Hayır, en başta ona bakmamış olsaydın böyle olmazdı! Babam ona hiçbir şey önermedi! Sana asla kendi başına gitmedi!"

Tae-jun adama soğuk soğuk baktı. Yuri Han ile yan yana yürüyen adamın görüntüsü onu etkiledi.

Anlıyorum. Bu adam, ondan hoşlanıyordu. Babasının baskısı yüzünden Yuri'yi bana kaptırdı! Ayrıca kız kardeşinin arkadaşıydı.

"Saçma sapan konuşmayı kes! Baban bana söylemeliydi. İstediğim kadın Yuri Han'dı, Hye-yeon Jin değil. Tabii ki bu Jinseong Oteli'nin satışının gerçekleşmeyeceği anlamına geliyordu. Kampanya fonlarını kaybeden In-bae Lee, babanı öldürmeye çalışacaktı. Bu yüzden sustun. Değil mi?"

Tae-jun, Hye-seong'u yakasından tutup sertçe itti. Adam çaresizce kanepeye yığıldı.

Tae-jun ifadesiz yüzü ve keskin gözleriyle ona baktı.

"Ne kadardı?"

Hye-seong sessiz kaldı. Saniyeler geçtikçe Tae-jun'un sabrı tükendi. Yavaşça tekrar sordu.

"Sabrımı sınama. Yuri Han'ın fidyesi ne kadardı?"

"Bilmiyorum. Anlaşmayı yapan babamdı."

"Gerçek Hye-yeon Jin'e ne oldu? Kaza mı geçirdi? Yuri Han'ın kaybolduğu zaman olmuş."

"Benim, kız kardeşim öldü. Hye-yeon... biraz dengesizleşti, düşüncesizce davranmaya başladı. Jinseong Oteli yüzünden aile zor zamanlar geçirdi."

Hye-seong sakin bir ses tonuyla konuştu.

Bu da ne böyle? Neden daha fazlası varmış gibi hissediyorum? Tam olarak tanımlanması zor bir uyumsuzluk hissi... Tae-jun düşündü.

Tae-jun tekrar sigara yakmaya başladı.

"Ne tesadüf! Yuri Han'ın şu anda nerede olduğunu biliyor musun?"

"... Amerika'ya gittiğini duydum. New York'ta bir amcası var."

"Kore'ye dönseydi, nerede olurdu?"

"Burada hiç akrabası yok. Çünkü ailesi Amerika'da yaşıyor ve babası da öldü.

Hye-seong aniden boşluğa baktı. Ağzı bir sırıtışa dönüşürken yüzünde bir farkındalık belirdi.

"Onu görmüş olma ihtimalin var mı?"

Evet, işte bu!

Tae-jun'un sessizliği Hye-seong'un şüphelerini doğruladı.

"Yuri Han'ı gördün, değil mi? Onu Kore'de gördün, değil mi? Ama onu henüz bulamadın! Bu yüzden beni yakaladın. Onu bulmak için. Bir yıldır onunla birlikte olmaktan yorulmadın mı? Yoksa yatakta harika mıydı? O kadar harika olduğunu bilseydim, ben de...siktir!"

Konuşurken kaval kemiğinde keskin bir tekme hissetti, daha fazla konuşmamak için kıpkırmızı olurken nefesini tuttu, alnından ter damlıyordu.

Tae-jun başını belli bir açıyla eğdi ve doğrudan onun gözlerinin içine baktı.

Tae-jun mafya mısın olum ama bir tık düştüm diyebilirim ( ͡°з ͡°)

APOLLO'S HEART (Türkçe Novel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin