Seni rahatsız etmememi söylemiştin biliyorum ama bu çok önemli, dersten sonra kafeteryada olacağım. Lütfen gel.
-Lisa
Jennie kitabının arasında bulduğu notu iç geçirerek katladı.
"Gidecek misin?" diye sordu notu çoktan okuyan Jisoo.
"Bilmem."
"Not bıraktığına göre gerçekten önemli olmalı. 1 haftadır yanına bile yaklaşmıyor, bence gitmelisin."
Jisoo gözleriyle arka sırada oturan Lisa'yı aradı. Gözleri buluşunca yavaşça selam verdi. Lisa dudaklarını "lütfen onu ikna et" diyecek şekilde oynattığında Jisoo başını salladı.
"Bence kesinlikle gitmelisin."
"Bilmiyorum Jisoo. Beni neden çağırıyor olabilir ki?"
"Gitmeden bilemezsin Jendeuk."
Jennie hafifçe başını sallayıp gideceğini söylediğinde. Jisoo arkasına dönüp eliyle Lisa'ya "tamam" işareti yaptı. Lisa Jisoo'ya utangaç şekilde gülümsedi.
...
Ders çıkışında Jennie doğrudan Lisa'nın oturduğu masaya doğru ilerledi. Kafeteryada onu bulması zor olmamıştı çünkü birazdan dans provasına gideceği için oldukça parlak bir elbise giyinmişti.
"Ne var?"
"Sana da merhaba Jennie."
Jennie kollarını bağlayarak Lisa'nın başında dikilmeye başladı.
"Önemli olan ne?"
Lisa üzgün şekilde başını eğdi.
"Jennie, geçen gün Ari'yi bıraktığımız karakola gittim."
Jennie tedirgin şekilde masaya oturdu.
"Evet?"
"Ailesinden hiç kimseye ulaşamamışlar bu yüzden..."
"Ah, kahretsin."
Lisa somurtarak başını salladı.
"Bayan Song'tan da mı haber yok?"
"Hayır, hiçbir şey yok. Ülkeyi terk etmiş olduğundan şüpheleniyorlar."
Jennie ellerini saçlarına götürüp karıştırmaya başladı.
"Nereye götürdükleri belli mi?"
"Evet, aslında seni bunun için çağırmıştım. Çıkışta gitmeyi düşünüyorum belki...sen de gelmek istersin."
"Olur."
"O zaman..."
"Bahçede buluşuruz."
...
"Bahçeden çıkmak için tam 7 dakikadır seni bekliyorum," dedi Lisa şakacı bir tonla.
Jennie bunu duyar duymaz kıkırdamıştı, her ne kadar istemese de. Aslında Lisa'ya karşı takındığı sert tavrı bozmaya hiç niyeti yoktu bu yüzden anında ciddi bir yüz ifadesine büründü.
"Hadi gidelim."
Yetimhane şehrin neredeyse dışında olduğu için uzun bir yolculuk yapacaklardı. Bu yolculuk ikisini de şimdiden korkutuyordu çünkü o kadar uzun yolu sessizce gitmeleri imkansıza yakındı. Jennie şarjı bitene kadar kulaklıklarına sarılmaya karar verdi ancak Lisa'nın bu şansı da yoktu çünkü kulaklıklarını evde bırakmıştı.
Otobüse bindiklerinde Jennie cam kenarına oturup başını cama yaslayarak müzik dinlemeye başladı. Bu Lisa'yı şaşırtmamıştı. Jennie'nin konuşmaktan kaçınacağını zaten biliyordu. Zaten konuşacakları fazla bir şey de kalmamıştı. Ari'nin iyi olduğunu gördükten sonra bir daha bir araya gelmelerine gerek olmayacaktı.
Sessizce geçen uzun yolculuk sonunda otobüs nihayet yetimhanenin önünde durmuştu. Büyük ve bakımlı bir bina olması ikisini de rahatlatsa da Ari'nin orada bir aile sıcaklığı bulamayacağını biliyorlardı.
Binaya girip görevlinin oturduğu masaya gittiler.
"Merhaba nasıl yardımcı olabilirim?"
"Geçenlerde buraya gelen bir çocuğu görmek istiyoruz," diye açıkladı Lisa.
"Sosyal hizmetlerden izniniz var mı?"
İkisi de birbirine baktıktan sonra kadına dönüp başlarını olumsuz şekilde salladılar.
"O zaman yardımcı olamam," diyerek kestirip attı görevli kadın.
O sırada arkadan gelen bir polis memuru olaya dahil oldu. Bu adam Lisa ve Jennie'yi Bayan Song ve Ari'yle ilgili sorgulayan kişiydi.
"Merhaba Bayan Sato."
Kadın polisi görür görmez duruşunu dikleştirdi ve güler yüzlü bir ifade takındı.
"Merhaba Komiser Kwon, bu ne güzel bir sürpriz."
Komiser kızlara döndü.
"Bir sorun yok değil mi?"
Jennie söze atıldı.
"Ari'yi görmek istiyoruz ama iznimiz yok."
"Ah hiç sorun değil, ben de aynı sebepten gelmiştim zaten. Bayan Sato bu iki genç bayan benim gözetimimde çocuğu görebilir herhalde değil mi?"
"Tabii k, tabii ki!"
Komiser memnuniyetle başını sallayarak Bayan Sato'dan onları yönlendirmesini istedi.
...
Bebeklerin kaldığı oda, pastel tonlarda yumuşak bir renkle boyanmıştı. Tavanı, geceleri bebekleri sakinleştiren, parlayan yıldız ve ay şeklinde yapışkanlarla kaplıydı. Duvarlarda, hayvan figürleriyle süslenmiş sevimli duvar kağıtları vardı.
Odanın merkezinde, sıralı şekilde dizilmiş, beyaz ahşap beşikler yer alıyordu. Her beşiğin üzerinde, dikkatlice seçilmiş renkli, yumuşak pelüş oyuncaklar ve minik bir battaniye bulunuyordu. Bir köşeye, bebeklerin altlarını değiştirmek için kullanılan katlanabilir bir masa yerleştirilmişti.
Odanın diğer köşesinde ise, sakinleştirici bir melodi çalan, renkli bir cihaz asılıydı.
Pencereden içeri süzülen ışık, odanın her yanını aydınlatıyordu. Pencerelerin kenarları, bebeklerin güneşten korunmaları için kalın perdelerle kaplıydı.
Bir köşede, yetimhanenin görevlilerinin bebekleri beslemek, onlarla ilgilenmek ya da sadece yanlarında oturup onları izlemek için kullanabileceği birkaç sandalye vardı. Oda genel olarak temiz, sıcak ve davetkar bir atmosfere sahipti, bu da burada kalan bebeklerin en iyi şekilde bakıldığı hissini uyandırıyordu.
"İşte küçük Ari'nin beşiği, sanırım uyuyor."
Jennie ve Lisa başlarını uzatıp beşiğin içinde yatan bebeğe baktılar. İkisinin de yüzü Ari'yi görmeleriyle yumuşamıştı.
"İyi değil mi?"
"Evet, çok uslu bir bebek. Geldiğinden beri hiç sorun yaşamadık."
Jennie hafifçe Ari'nin burnunun ucuna dokundu.
"Demek ki tüm o kusmalar bana özelmiş Ari."
Lisa kıkırdadı. Jennie'nin Ari karşısında aldığı bu şefkatli tavrı sevimli bulduğunu fark etmişti.
"Onu istediğimiz zaman görmeye gelebilir miyiz?"
Lisa bu soruyu hem Bayan Sato'ya hem de komisere bakarak sormuştu. Komiser gülümseyerek başını salladı, Bayan Sato da onayladı.
"Gelebilirsiniz elbette, ama tüm bebekler için dileğimiz en kısa sürede evlat edinilmeleri...yani umarım çok fazla ziyarete gerek kalmaz."
Her ne kadar bunun Ari için harika olacağını bilseler de Jennie'nin de Lisa'nın da içinde bir burukluğa yol açmıştı bu cümle. Eğer Ari evlat edinilirse onu bir daha göremeyeceklerini düşünüyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Baby Project |jenlisa
FanfictionJennie ve Lisa onlara verilen bir proje ödevini fazla ciddiye almak zorunda kalır.