"Genç yaşta hamile kaldım. Daha üniversite son sınıftayken. Bebeğin babası benimle evlenmek istemiş olsa da ailem bebekten kurtulmam için bana baskı yapıyordu. Onların baskısına boyun eğmemek için o zamanki sevgilimle yaşamaya başladık. Evlenmek istese de bunun için yeterli varlığa sahip değildik. İkimizin de ne diploması ne de işi vardı. Ailelerimize sırt dönerek onların desteğini de kaybetmiştik. Ama ne olursa olsun bu bebeği istiyordum."
Song masanın üzerindeki peçeteyi alıp elinde oynamaya başladı.
"Bebek doğdu, zor bir doğumdu ama sonrası daha da zor oldu. Mamalar, bebek bezleri bile sorun oluyordu çünkü tek kuruşumuz kalmamıştı. Bir süre sonra sevgilim ailesinin onu affettiğini, artık onların yanında çalışacağını ve böylelikle daha rahat yaşayacağımızı söyleyerek evden çıktı. Eve bir daha uğramasa da arada bir para yollayacağını düşünmüştüm ama bunu bile yapmamıştı. Bir daha asla gelmedi."
Yaşadıklarını o kadar duygusuz ve monoton şekilde anlatıyordu ki Jennie ve Lisa sorguyu şaşkınlıkla dinliyorlardı.
"Bu arada kış gelmişti ev buz gibiydi ve tahmin edersiniz ki ısınmaya verecek param da yoktu. Bebeğime un ve süt karışımı dışında bir şey veremiyordum zaten kendim fazla yemediğim için onu da doğru düzgün besleyemiyordum."
Bu noktada durakladı ve bir yudum su içti.
"Kızım ocak ayının ilk haftası zatürre olup öldü. Daha birkaç aylık bir bebekti sadece. Ama dünyadaki tek arkadaşımdı ve gitmişti. Delirecek gibi hissediyordum. Ailem cenaze masraflarını bile karşılamayı kabul etmeyince onu sessiz sedasız uğurlayıp şehri terk etmeye karar verdim ancak bu kolay değildi, hiç param yoktu. Derme çatma evim tek mal varlığımdı. Ailemin yanına dönmek zorundaydım. Onlara kendimi zorla kabul ettirdim. Bebekten kimseye bahsetmemem şartıyla tekrar ailem olmayı kabul ettiler. Okulu bitirdim. Birkaç yerde özel ders vermeye başladım ve kendime yetecek kadar bir para kazandım. Ama ailemin bana ettiği ihaneti bile bile yüzlerine bakmaya dayanamıyordum. Buna rağmen 20 yıl daha o evde yaşadım. Adeta hapis hayatıydı ama başka şansım yoktu. Özel derslerden kazandığım bir iki kuruşa da tekrar bir taşkınlık yapmamam için el konulduğundan kendi evime çıkacak durumda değildim. Babam öldüğünde annem beni rahat bıraktı ben de kurtarabildiğim parayla şehri terk ettim ve buraya geldim."
Lisa ve Jennie odanın dışında elleri birbirlerine kenetlenmiş şekilde dinlemeye devam ediyorlardı.
"Başta buraya yerleşmek de zor olmuştu. Kiralar geldiğim yere göre çok pahalıydı ve yeni geldiğim için bir çevrem yoktu dolayısıyla iş bulamıyordum. Kirayı bölüşmek için bir ev arkadaşı aradım. Genç bir kız başvurdu. Üniversiteyi yeni bitirmişti ve hamileydi. Hikayemizin benzerliği beni o kadar etkilemişti ki onu hemen evime kabul ettim. Ona her baktığımda çaresiz günlerimi hatırlıyordum. Tıpkı benim gibi ailesinin dedikodulardan korkmasından dolayı ayrı bir yere taşınmak zorunda kalmıştı. Bebeğin babası ise ortada yoktu. Ona istediği kadar benimle yaşayabileceğini söyledim. Bir kızı olacaktı, hikayemizdeki benzerlikler gün geçtikçe daha da su yüzüne çıkıyor ve beni etkiliyordu. Doğum yaptığı güne kadar ona çok iyi baktım. Bir yandan da sanki bir aileye bakıyormuşum gibi sürekli çalışıyordum. Onun ve karnındaki bebeğin güvende olacağından emin olmak zorundaydım."
Gülümsedi.
"Çünkü karnındaki bebeğin tanrı tarafından bana gönderildiğini biliyordum. O bebek benim yıllar önce ölen bebeğimin telafisi olacaktı, yoksa bu kadar benzerlik olması mümkün müydü?"
Polis şaşkınlıkla kadına baktı ve daha sonra devam etmesini istedi.
"Sonunda doğum yapacağı gün geldi. Ben işten çıkıp eve geldiğimde onu terler içinde yerde yatarken gördüm, suyu gelmişti. Riskli bir doğum olacağını bildiği için benden yardım etmem için yalvardı. Ambulansı aramam gerekiyordu ama elim telefona gitmiyordu. Eğer ambulansı arayıp onu hastaneye yetiştirirsem bebeği doğurup benden alacak ve evi terk edecekti, bunu biliyordum. Telefon etmedim. Bebeği evde kendim doğurttum. O kadar kan kaybetti ki kız ölmüştü. Ölmeden birkaç gün önce ona hastaneye yatırmam için gerekli olan belgeler diye anlatarak riskli doğum sebebiyle oluşabilecek kötü bir durumda bebeği benim almama izin verdiğini belirten birkaç belgeyi imzalatmıştım neyse ki. Bu yasal olarak bağlayıcı bir şey değildi ama kimse bebeğin peşine düşmeyeceği için benim için yeterliydi. Tahmin ettiğim gibi ailesi kızlarının istemedikleri o bebeği doğururken öldüğünü duyunca onu almak için uğraşmadı bile."
Gülümsemesi daha da genişledi.
"Nihayet kızımla tekrar bir aradaydık. Doğan bebeğin benim küçük kızımın ruhunu taşıdığından emindim bu yüzden ona onun adını verdim. "Ari."Bir süre soluklandıktan sonra tüyler ürperten hikayesine devam etti.
"Ama lanet olasıca, o kadar ağlıyordu ki beni çıldırttı. Ona zarar vereceğimden korktum ve onu iki öğrencime emanet edip iyileşmek üzere Avustralya'ya gittim. Elbette onu geri alacaktım çünkü ben onun annesiyim. Ama o iki kız döndüğümde çoktan benim kızımla evcilik oynamaya başlamıştı. Ona sahip bile çıkamadılar. Ari'yi takip edip tuvalet kabininden kaçırdığımda ruhları bile duymadı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Baby Project |jenlisa
FanfictionJennie ve Lisa onlara verilen bir proje ödevini fazla ciddiye almak zorunda kalır.