26

1.6K 168 35
                                    

Jennie gideli bir hafta olmuştu ve daha şimdiden hiçbir şey aynı değildi. Jisoo eskisi kadar gülümsemiyor, grup ödevleri eskisi kadar stresli geçmiyordu.

Lisa eskisi kadar Lisa değildi.

Ari'yi her gün ziyaret ediyordu, her gün Jennie'yle olan biteni küçük bebek sanki onu anlıyormuş gibi ona anlatıyordu. Chaeyoung'ın kafasını yeterince bu konuyla doldurduğunu düşündüğü için ondan bir süre uzaklaşmaya karar vermişti.

O gün söylemeyi planladığı şeyi söylese neler olabileceğini merak etmeden duramıyordu. Jennie yine de gider miydi? Büyük ihtimalle evet, Lisa da gitmesini isterdi zaten ama içinde bir yerlerde Lisa'nın da onu sevdiğini bilerek gidecekti. Tüm üzüntülerine, kendini rezil hissettiği tüm anlara değdiğini bilerek gidecekti.

Chaeyoung bu konuda ona kızgındı. Büyük bir şansı kaybettiğini düşünüyordu. Lisa ise hislerini söylerse Jennie'yle hikayesinin o an yarım kalacağını düşünerek susmuştu. Birbirlerinden o kadar uzaktayken birlikte olmak ona mümkün gelmemişti. Jennie'nin aklında bir pürüz olarak kalmak istemiyordu ama susmak bu işe yaramış mıydı ondan da emin değildi.

"İşte böyle Ari," dedi beşiğe yaslanarak.
"Üstüne kusabileceğin bir Jennie yok artık."

Bebeğin uzamaya başlayan saçlarını okşadı.
"Demek saçlarını uzatmaya karar verdin, Jennie gelene kadar nereye kadar uzar acaba?"
"Gelirse tabii," diye ekledi buruk bir sesle.

"Demek meşhur Ari bu."

Lisa şaşkınca arkasına baktı.
"Chaeyoung?"

"Okulda sürekli benden kaçtığın için seni burada yakalamaya karar verdim."

"Kaçmıyordum..."

"Lisa, seninle konuşmadan anlaşacak kadar iyi tanıyorum seni ve sen de bunu bilmene rağmen beni kandırabileceğini sanıyorsun."

"Öyle...yapmaya çalışmıyordum."

Chaeyoung tek kaşını kaldırdı.
"Ari'yle yaptığın küçük sohbeti duydum."

Lisa gergin bir şekilde güldü.
"Ne sohbeti?"

"O sana cevap veremez ama ben söyleyeyim. Jennie gelecek ama gelene kadar orada aylar geçirmiş ve yeni insanlar tanımış olacak. O döndüğünde değişmiş olacak, sen de değişmiş olacaksın."

"Vay canına Ari'nin böyle bir cevap verebileceğini sanmıyorum."

Chaeyoung Lisa'yı hafifçe omzundan ittirdi.
"Dalga geçme. Söylediklerimde ciddiyim."

"Haklı olduğunu biliyorum ama yapacak bir şey yok artık o gitti."

"Evet," dedi Chaeyoung.
"Senin hislerini öğrenemeden gitti."

Lisa üzgün şekilde başını salladı.

"İşte bu yüzden doğum günü hediyeni bu sene erken vermeye karar verdim."

Lisa şaşkınca arkadaşına baktı.
"Ne hediyesi?"

Chaeyoung ekoseli kahverengi paltosunun cebinden bir katlanmış bir kâğıt parçası çıkardı ve Lisa'ya uzattı.

"Bu ne Chaeyoung?"

"Doğum günü hediyen, Jisoo ve benden."

"Jisoo?"

"Evet çünkü ikimiz de dünyanın en inatçı ve kör arkadaşlarına sahibiz bu yüzden duruma beraber el atmaya karar verdik."

Lisa kağıda baktı, bu bir uçak biletiydi. Amerika'ya gidiyordu ve onun adına rezerve edilmişti. İsmini biletin üzerinde okur okumaz gözleri dolmuştu.

"Chaeyoung bu..."

"Teşekkür ediyorsun, ne diyeceğini bilemiyorsun ve benim gibi bir arkadaşa sahip olduğun için çok şanslısın. Senin yerine söyleyeyim," dedi kıkırdayarak.

Lisa hiçbir şey söylemeden Chaeyoung'a sarıldı.
"Evet tam da bunları söyleyecektim."

Chaeyoung sevecen şekilde Lisa'nın sırtına vurdu ve dolmaya başlayan gözlerini sildi.
"Hadi eve git, hazırlaman gereken bir bavul var."

....

"Keşke kendine de bir bilet alsaydın Chae, neredeyse heyecandan bayılacağım," dedi Lisa bavulun sapını sıkıca tutarken.
Ailesini zar zor ikna ettiği bu küçük geziye Chaeyoung olsa daha kolay ikna edebilirdi. En sonunda oradaki üniversitelerden biriyle görüşeceğim diyerek ailesinin desteğini alabilmişti, eh tam anlamıyla yalan söylemiş de sayılmazdı. Zaten işkolik olan ailesi büyük ihtimalle yokluğunu fazla hissetmeyeceklerdi.

"Bunları aklından çıkar tamam mı? Şikayet duymak istemiyorum."

"Tek başıma yapabilecekmişim gibi gelmiyor."

Chaeyoung Lisa'yı omuzlarından tutup kendine çevirdi.
"Yapabilirsin ve yapacaksın."

Arkadan bir kız koşarak onlara doğru geliyordu. Bu Jisoo'ydu elinde büyük bir paketle onlara yaklaşıyordu.

"Neredeyse geç kalıyordum!"

Paketi Lisa'ya uzattı.
"Lisa bunu Jennie'ye vermen gerekiyor yanına alamadığı önemli eşyaları her ne kadar gerek yok dese de onlara ihtiyacı olduğunu biliyorum."

"Tamam veririm," dedi Lisa gülümseyerek.

Jisoo teşekkür ederek ona sarıldı. O sırada Lisa bir kez daha emin oldu. Bu kucaklaşmada arkadaşlık dışında bir duygu hissetmemişti. Jisoo bir arkadaştı, iyi ve potansiyel olarak daha iyi olabilecek bir arkadaş. Hayatında bu rolde kalacağı için artık üzülmüyordu çünkü kalbinin gerçekte kime ait olduğunu artık çok iyi biliyordu.

Chaeyoung ve Jisoo onu uğurladıktan sonra uçağa bindi. Hayatının dönüm noktasına yaklaşıyormuş gibi hissediyordu.

...

Uzun bir uçak yolculuğundan sonra Lisa karaya ayak basmıştı. Uykusuz ve yorgundu ama tek istediği Jennie'yi bir an önce görmekti bu yüzden eşyalarını bir yere bırakmadan doğrudan Jennie'nin okuluna gitmeye karar verdi.

Yolda yüzlerce kişiye adres sorup farklı taşıtlara binerek en sonunda yolu bulmuştu. Önünde uzanan büyük binaya baktı. Demek Jennie bir haftadır buradaydı. Kampüsün bahçesinde biraz gezdi, Jennie'yi orada bulacağını ummuştu ama belli ki binanın içindeydi. Daha fazla vakit kaybetmeden içeri girdi.

Koridordaki panoları teker teker okudu ve doğru binada olduğundan emin olmaya çalıştı. Tabii yine onlarca kişiye sorup durumu teyit etmesi gerekmişti ama doğru binayı bulmuş gibi gözüküyordu. Panolarda asılı olan ders programlarından Jennie'ninkini bulmaya çalıştı. Üniversite hazırlık kursu adı altında 2 sınıf vardı, öğrenci sayısının azlığı kursa gerçekten az kişi alındığını gösteriyordu.

Fakat öğrenci sayıları dışında bir şey yazmıyordu. Yani Lisa bir sınıfı seçip Jennie'nin orada olduğunu ummak dışında bir şey yapamazdı. 304 numaralı sınıfa girdi ve beklemeye başladı. Fazla büyük olmasa da dikkat çekmemesi bavulunu sınıfın yanındaki kapıdan girilen yangın merdivenlerine bırakmıştı. Panoda yazan ders saati yaklaştıkça sınıfa birkaç öğrenci girmeye başlamıştı.

En sonunda kapıda Jennie'yi görünce nefesinin kesildiğini hissetti. Ama ona görünmemeye çalışarak başını masaya koydu. Jennie pek de etrafına bakınmadan sıraya oturduğu için onu fark etmesi mümkün olmamıştı zaten.

Jennie yerine oturur oturmaz Lisa eşyalarını toplayıp hemen arkasına geçti. Jennie kulağındaki kulaklıkla hiçbir şeyin farkında olmadığı için şanslıydı.

Ders tam yazan saatte başladı. Ama yorgunluktan ders dinleyecek hali olmadığı için Lisa artık aklındakileri yapmaya karar verdi. Çantasından çıkan bir kalemi bilerek yere attı ve önünde oturup hala onu fark etmemiş olan Jennie'nin omzuna dokundu.

"Kalemimi verir misin Jenjen?"

The Baby Project |jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin