Lisa, aynanın karşısında hüzünlü gözlerle yansımasına bakarken siyah bir elbise seçti. Elbisenin kumaşı, hafif bir şifon dokusuyla bedenini saran bir hüzünle doluydu. Gözlerindeki suçluluk ve hüznün yanı sıra, siyah elbise onun içsel durumunu daha da vurguluyordu.
Elbisenin eteği, hafif bir şekilde yerde süzülüyor, adeta onun içindeki yükü taşıyan bir sembol gibi duruyordu.
Saçları, hafifçe dağınık bir şekilde omuzlarına doğru süzülürken, yüzünde beliren hüzünlü ifadeyle bütünleşiyordu. Göz makyajı, hafif bir dumanlı etki yaratırken, dudaklarına sürdüğü kırmızı ruj, onun içindeki karışık duyguların bir yansıması gibi duruyordu. Bu karanlık ve hüzünlü görünümü özellikle seçtiğini belli etmek istemiyordu ama her şey gün gibi ortadaydı.
Telefonunu alıp küçük hayranına hazır olduğunu haber vermeye karar verdi.
manobalisa327: Ben hazırım. Seni almamı ister misin?
hey_hi_hey: Tanrım, çok hızlısın! ben çok heyecanlıyım, ya sen?
hey_hi_hey: hayır beni almana gerek yok balo salonunda buluşalım.
manobalisa327: Seni nasıl tanıyacağım? Hala bana fotoğrafını atmadın.
hey_hi_hey: anladığım kadarıyla heyecanlı değilsin :(
hey_hi_hey: ↳ Seni nasıl tanıyacağım? Hala bana fotoğrafını atmadın.
oradaki en güzel leylak rengi elbiseyi giyeceğim. beni mutlaka fark edersin.
Lisa ofladı. Hayranının gizemli olma çabaları sinirini bozmaya başlıyordu. Zaman geçtikçe kızın hiç gelmeyeceğine, korkup geri döneceğine inanıyordu ve doğrusu içten içe bunu umuyordu.
Bu baloyu hiç bu şekilde hayal etmemişti. Her zaman kendini Jennie'yle beraber gidecek olarak düşünmüş, bunu düşlemişti. Kendi başına orada olacak olmanın verdiği yabancılık hissi, içinde bir boşluk yaratıyordu. Yanında bir kavalyesi olacak olsa bile yapayalnız hissedeceğinden emindi.
Balo için yola düşerken Lisa, hala karmakarışık duygular içindeydi. İçindeki belirsizlik ve hüzün, adımlarını ağırlaştırıyordu. Ancak bir yandan da gizemli dans partnerini merak ettiğini fark etti. Belki de Chaeyoung haklıydı ve artık hayatına devam etmesi gerekiyordu. Bu düşünce onun zihninde dönüp dururken, bir taraftan da bu fikre bir türlü ısınamıyordu.
Yürüyerek gitmeye karar vermişti ve umutla yağmur yağmamasını diliyordu. Eğer yağmur yağarsa, Chaeyoung'tan bir de bu detayı önemsemediği için fırça yiyecekti. Adımlarını hızlandırdıkça bulutlar da giderek kalınlaşıyordu. Gökyüzü, karanlık ve tehditkâr bulutlarla kaplanmıştı, sanki doğa da onun karmaşık duygularını paylaşıyormuş gibi görünüyordu.
Her adımda, yağmur damlalarının düşmemesi için sessizce dua ediyordu. Gözleri hala ötede, balo salonuna giden yolu bulmaya çalışıyordu. Ancak hala içindeki karanlık duygular, yağmur damlalarının gelmesinden daha güçlü bir şekilde onu esir almış gibiydi.
Neyse ki yağmur yağmadan salona ulaşmıştı. Kapıda Jisoo ve Chaeyoung'la karşılaştıklarında, ellerini açıp sanki kendini takdim eder gibi, "Gördüğünüz gibi geldim," dedi. Lisa'nın sesinde hafif bir mizahi ton vardı, ancak gözlerinde hala bir hüzün seziliyordu.
Chaeyoung, Lisa'nın bu tavrına hafif bir tebessümle karşılık verdi. Yine de gözlerinde Lisa'ya yönelik bir endişe ve merak vardı. Onun içinde sakladığı hisleri tahmin ederek yanına yaklaştı ve elini nazikçe omzuna dokundu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Baby Project |jenlisa
FanfictionJennie ve Lisa onlara verilen bir proje ödevini fazla ciddiye almak zorunda kalır.