27

1.7K 177 63
                                        

"Lisa?"

Jennie Lisa'ya birkaç dakika şaşkınca baktıktan sonra elini kaldırdı.

"Lavaboya gidebilir miyim Bay Woods?"

"Elbette Jennie," dedi adam sevecen bir şekilde. Burada sevildiği belli oluyordu. 

Sırasından kalkarken Lisa'ya sert bir bakışla kapıyı işaret etti ve Lisa da gülerek sırasından kalktı. Tam kapıdan çıkarken bile öğretmen sınıftaki yabancı öğrenciyi fark etmemişti. 

Kapıdan çıktıklarında Jennie Lisa'yı bileğinden tutup çekiştirmeye başladı. Uzun bir yürüme sürecinden sonra bahçeye çıkmışlardı. 

"Burada ne işin var?"

Sonra bir anda işaret parmağıyla Lisa'nın yanağına dokundu.

"Gerçeksin değil mi?"

Lisa kıkırdadı ve kocaman bir gülümsemeyle başını salladı. 

"Ah tanrıya şükür yine kurduğum hayallerden birine kendimi fazla kap-"

Jennie cümlesini tamamlayamadan kıpkırmızı kesilmişti.

"Yani çok yorgun oluyorum...bu yüzden halüsinasyon falan... bu tür şeyler oluyor yani... anlarsın ya?"

Lisa bir kez daha Jennie'nin karşısında gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bu hissi fazlasıyla özlediğini fark etti.

"Çok iyi anladım merak etme."

"Neden geldin?"

"Jisoo birkaç eşya yolladı."

Jennie tek kaşını kaldırarak sorgular şekilde Lisa'ya baktı. Onu gördüğü andan beri içinde uçuşsan kelebekleri gizleyebildiğini umuyordu. 

"Ben yokken kargo işine falan mı atıldın Manobal?"

"Pek sayılmaz..."

Bir süre aralarında garip bir sessizlik oluştu. Ondan sonra ikisi de aynı anda söze girmeye çalıştılar.

"Jennie,"

"Lisa,"

Jennie cevapladı. 

"Önce sen söyle."

"Hayır, sen lütfen..."

"Bunca olan şeyden sonra hala benimle tartışacak kadar kendine güveniyor musun Manobal?"

Lisa derin bir iç çekti ve etrafına bakınarak cesaret toplamaya başladı. Bunca yolu boşa gelmiş olmak istemiyordu ve zaman kaybettikçe söyleyeceği şeyi söylemekten vazgeçeceğini biliyordu. 

"Evet?" dedi Jennie beklenti içinde.

"Jennie ben..."

"Sen...?"

"Ben doğum gününün olduğu geceden beri seni aklımdan çıkaramıyorum. Ve evet her şeyin sebebi buydu çünkü seni o çocukla görene kadar Jisoo'dan hoşlandığımı sanıyordum ve bu yüzden sana hislerimi söylemedim hatta seni onunla gördüğümde bile söylemek için erken olduğunu düşündüm çünkü senden değil de senin benden hoşlanmandan hoşlandığımı düşündüm ve bencilce davranmak istemiyordum bu yüzden sana izin vermek istedim. Yani o uzun çocuk, Kai kibar birine benziyordu ve bir sürü ortak ilgi alanınız falan vardı üstelik iyi dans ediyordu. Tanrım, yıllardır dans ediyor olmama rağmen asla o kadar iyi tango yapamazdım!"

Jennie Lisa'nın dur durak bilmeyen ve art arda sıralanan kelimelerini şaşkınlıkla dinliyordu. 

"Sonra onu kıskandığım için gömleğini ve ertesi günkü planınızı mahvettim. Çünkü sarhoş olduğum gece ay ışığı yüzüne vuruyordu ve sen çok güzeldin, o kadar güzeldin ki "onu sadece benim yanımda görmeliyim" dedim. Çünkü o kadar güzelken eğer... başkasının yanında dursaydın...tanrım sanırım kıskançlıktan kendimi yer bitirirdim. Ama sen gittin ve gitmen gerekiyordu çünkü kahretsin ki bu kadar güzel olman yetmiyormuş gibi çok da akıllısın Jennie ve olmayı hak ettiğin yerde olmalıydın bu yüzden sana hislerimi söylemeyi sürekli erteledim ama artık daha fazla susmak istemiyorum çünkü buraya gelirken cesaret versin diye biraz alkol aldım ve açıkçası susamıyorum. Üstelik yaşım yetmiyordu ve bir kadının benim yerime alması için..."

"Tanrım lütfen dur artık!"

Lisa tedirgin bir şekilde sustu, Jennie'nin söylediği şeylerden hoşlanmadığı için onu durdurduğunu düşünmüştü. Oysaki Kai ile aralarında bir şey olmadığını söylemişti, yoksa buradan birini mi bulmuştu çoktan?

"Sen gerçekten bir aptalsın!" dedi kızgın bir şekilde.

Sonra Lisa'ya yaklaştı ve sertçe omzuna vurdu. 

"Bunları söylemen için illa dünyanın öbür ucuna gitmemi mi beklemen gerekiyordu?"

Lisa şaşkınca Jennie'ye baktı, onu gerçekten kızdıracağını düşünmemişti.

"Jennie ben..."

"Sen gördüğüm en güzel aptalsın Manobal," dedi Jennie gülümseyerek. 

Ve ondan uzun olan kıza sarılmak için parmak uçları üzerinde kalktı. 

...

Ondan sonraki  birkaç saat ikisinin de hayatının en güzel saatleriydi. Jennie'nin dersinden sonra bahçede küçük bir piknik yapmaya karar verdiler, aynı zamanda Jennie bir sonraki derste yapılacak quize hazırlanacaktı.

"Tamam bunu söyle o zaman, William Shakespeare'in doğduğu şehir?"

Jennie sandviçinden bir ısırık daha aldı ve bir kez daha Lisa'nın dizlerine uzandı. 

"Stratford."

Lisa elinde tuttuğu kitabın bir sonraki sayfasını açtı. 

"Twelfth Night oyununda, Viola'nın erkek kılığına girerek işe başladığı yerin adı nedir?"

"Illyria."

"Tanrım, gerçekten iyisin. O zaman bunu söyle;  "Merchant of Venice" oyununda hangi karakter Yahudi tefeci olarak bilinir?"

"Shylock."

"Maalesef doğru," Lisa kitabın kapağını kapattı ve çimlerin üzerine bıraktı. 

"Maalesef?" diye kıkırdadı Jennie başını kaldırıp doğrulurken. 

"Maalesef, çünkü kesin bu okula kabul edileceksin."

"Daha çok eksiğim var Lisa," dedi gülümseyerek. 

"Ne konuda?"

"Örneğin ekonomi dersinde hala bir şey anlamıyorum."

Lisa Jennie'nin çantasını aldı ve içindeki kalın ekonomi kitabını çıkardı. 

"O zaman en iyisi bunu yanımda götüreyim!"

Jennie gülerek kitabı almak için Lisa'nın üstüne eğildi ama Lisa oyun oynarmış gibi kitabı Jennie'den kaçırıyordu en sonunda kitabı kenara bıraktı ve onu kollarından tutarak kendine çekti.

"Artık seni öpmem gerekiyor."

Jennie utangaç şekilde gülümsedi. 

"Bence de."

Lisa Jennie'nin dudağına hafif ama tatlı bir öpücük bıraktı. İlk öpücüklerinin evden bu kadar uzakta olacağını hiç düşünmemişti ama belki de birlikte oldukları sürece ev hiçbir zaman çok da uzak olmayacaktı. 

Öpücükten sonra Jennie çimlerde Lisa'nın yanında uzandı. 

"Her şey rüya gibi geliyor."

"Değil mi?" dedi Lisa yüzünü ona çevirirken. 

"Evet, buradasın ve..."

"Ve çok güzelim?"

Jennie şakayla karışık Lisa'ya bir kez daha vurdu. 

"Ve çok ukalasın."

"Gördüğün en güzel aptal olduğumu sanıyordum."

Jennie de yüzünü ona döndü ve yanağını hafifçe okşarken gülümsedi.

"Öylesin zaten."





The Baby Project |jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin