0.2☆

36 8 8
                                    

"Güzel." Jungsu hâlâ ileriye taş atmaya devam etti. Gunil de ona eşlik edecekti elbette. Birkaç kez ikisi birlikte eğlenerek oynamaya başladıklarında, Gunil yaşadığı eğlenceli olayları gülerek Jungsu'ya anlatırken, Jungsu da gülerek onu dinliyordu. Şu an mutlu görünüyordu.

Gunil artık anlatmasını bitirdikten sonra ayağa kalktı. "Nereye gidiyorsun?" Gunil üzerini çırparken göz kırptı. "Gidiyoruz." Jungsu başını yana eğmesiyle anlamadığını belirtti. Gunil güldü. Elini Jungsu'ya uzattığında, Jungsu elini tutup ayağa kalktı. "Şuradaki banka oturalım, hava soğudu biraz." Jungsu başını sallayıp onu takip etmeye başladı. Gunil yavaşça ilerliyordu. Rüzgâr saçlarını yüzünün önüne atarken Gunil daha rahat görebilmek için onları tutuyordu.

Gunil oturduğu sıra Jungsu da yanına oturdu. Aralarında boşluk vardı. Jungsu o boşluğu ne kadar kapatmak istese de bunu yapmamalıydı. Her ne kadar temas bağımlısı olsa bile bu onu rahatsız edebilirdi.
"Beni daha az önce tanıdın, hemen her şeyden bahsetmek istediğine emin misin?" Gunil düşündü biraz. Bu onun için sorun değildi. Gülümseyerek cevapladı Jungsu'nun sorusunu. "Bu hiç sorun değil Jungsu-Shii. Ben iyi insanı konuşma tarzından anlayabiliyorum."

Denize bakarken gülümsedi Gunil.

"Hangi şehirde doğdun Jungsu-Shii?"

"Ilsan."

"Benim babam Ilsan'lı. Orası çok güzel bir yer bence."

"Ben sevmiyorum."

"Ama neden?"

"Orayı kirleten benim çünki."
"Bilmem."

"Ben üniversiteyi okumuştum orada, Seasang'da."

"Ben orada okuyorum."

Gunil gülümsedi. "Gerçekten mii?" Jungsu kafa salladı gülümserken. "Son."

"Hm?"

"Sınava gireceğim bu sene." Gunil buna sevinmişti, umarım istediğini alabilirdi. "Hangi bölümü okuyorsun Jungsu?" Buna morali bozulmuştu Jungsu'nun. Böyle bir şey sormasını beklemiyordu. "Psikoloji." Kendisi tercih etmişti psikoloji okumayı. "Zor bir bölüm değil mi?" Jungsu iki yana kafa salladı. "Bana göre değil. Alışıyorsun bir süre sonra."

Gunil bu sene bitirmişti okulunu ya, o yüzden bunları söylemek rahat geliyordu ona. "Ya sen?" Düşüncelerden çıkınca Jungsu'ya döndü tekrar Gunil. "Ben... Ben basım teknolojisi mezunuyum Jungsu." Jungsu buna şaşırmıştı. Hayatında ilk defa kitaplarla ilgili bir bölüm bitiren öğrenci görüyordu. "Bu inanılmaz. Kitapları seviyor musun?" Gunil kafa salladı.

"Hemde çok.. Bazen kimseye anlatamadığımı onlara anlatıyorum ve bazenleri içimdeki sorunlarımı anında çözüyorlar." Jungsu bilirdi bu hissi. On altısında öğrenmişti, kitabın asıl ne demek olduğunu. "Doğru." İleriye bakarken saçları yüzüne çarptı. "Oh, oh! Şuraya baksana! Herkes orada toplanmış, ne var acaba?" Jungsu o yöne baktığında bağırışları duymasıyla merakla izleyen Gunil'e döndü. "Oraya gitmek istediğine emin misin?"

Gunil onayladı. "İstiyorum." Jungsu kendisi kalkınca, Gunil'i beklemeden bileğinden tuttu ve koştu. Ona ayak uydurmaya çalışan Gunil, bir süre sonra Jungsu'nun sıcak gülüşüyle kendine geldiğini hissetti. Onlar gerçekten eğleniyordu, mutlu görünüyorlardı.

Kalabalığın içinde bağıran kızlardan biri Gunil'e çarpmıştı. Onun omzuysa Jungsu'nun omzuna çarpmıştı. Kız özür dilemeden Gunil'e bir bakış atıp ilerlemeye devam ettiğinde Gunil Jungsu'dan özür diledi. Ona belli etmeden omzunu tuttu, kafasını yana çevirdi o yüzünü göstermemek için. İç çekip gözyaşlarının akmaması için gökyüzüne baktıktan sonra Jungsu'ya gülümsedi.

"Baksana. Ben de bir gün onlar gibi bir grubum olsun istiyorum. O bateriyi çalabilmek ve şarkı söylemek."

Jungsu ilerideki yedi kişilik gruba baktı. "Bende istiyorum." Sonuçta piyano çalabiliyordu, klavye de çalabilirdi her halde. Jungsu yana döndüğünde derin düşüncelerdeydi Gunil.

"Belki de bir gün Gunil..."

~khy.

𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin