"Bu gün dolu olmana üzüldüm Jungsu." Kollarını birbirine bağlarken söyledi bunu Jiseok. "Üzülme, yarın birlikte takılabiliriz." Bu gün hafta sonu olduğundan tüm gününü Gunil'e ayıracaktı ama Jiseok bu gün arkadaşını kaybedeceği için üzülüyordu. Jiseok sadece başını sallamakla yetindi.
"Pekâlâ, o zaman yakınlaşma onunla. Kıskanırım yoksa. " Gülümsedi Jungsu. Ailesi çalıştığı için evde olmuyorlardı. İş sebebiyle yurt dışına çıktıkları için bir kaç gün de evde olmayacaklardı. Jungsu bunu fırsat biliyordu.
"Evde istediğiniz kadar takılın. Jooyeon'da gelir zaten birazdan." Jiseok kafa salladı. "Bu gün Gunil'i anlamaya çalışacağım." Jiseok anlamadığı için sessiz kaldı. "O da burada tek kalıyor ya, bana her şeyi anlatıyor. Ne olduğunu öğrenmem gerek." Jiseok oturduğu yataktan kalktı ve ellerini çırptı. "İşte benim oğlum! Yanii, eğer böyle bir şey yaptıysa öğrenmelisin. Anlamışsındır zaten," Kafa salladı Jungsu. "Boşuna psikoloji okumuyorsun."
"Ben çıkıyorum, siz güzelce eğlenin. Ben yokken evi dağıtırsanız zorunlu ders çalışma cezamı ödersiniz." Jiseok kafa salladı. "Tamam anne." Jungsu gülümsediğinde anahtarını da alıp evden çıktı. Biraz yürüdükten sonra telefonunu unuttuğunu fark edip eve geri döndü.
"Bir sorun mu var?" Jungsu masayı gösterdi. "Telefon." Jiseok dönüp telefonu Jungsu'ya verdiğinde el sallayıp kapıyı kapattı. Jungsu kulaklığını kulağına takmış hoş bir melodi eşliğinde yürürken, diğer yandan da bir kaç saat önce aktif olan Gunil'e yazdı.
Her zamanki yerinde Gunil'i beklemeye başladığında, esen hafif rüzgârla saçları geriye doğru havalanırken yüzüne gelen saçlarını tutuyordu. Bir kaç dakika sonra omzuna değen parmaklarla arkasını döndü. Gördüğü bedenle gülümsedi. Kulaklığını çıkartıp gülümseyen çocuğa sarıldı. "Geç kaldım." İki yana kafa salladı Jungsu. "Sorun değil, az önce geldim, de." Kaşlarını kaldırdı Gunil anlamadığı için. "Senin yüzüne ne oldu böyle?" Alnının kenarındaki pamuklu beze ve yanağındaki çiziklere baktı.
"Pek önemli değil, boşver." Gülümseyerek söyledi. "Hayır. Ne oldu?" Gunil bunu söylemek istemiyordu. Her şeyi ona anlatabilirdi ama yurtta Junhan adına çıkan kavgaya karışıp eski meselelerin ortaya çıkmasıyla zarara uğradığını bilmesini istemiyordu. Ayrıca olayın çabucak kapanması adına, aldığı tehdit nedeniyle karşıya ödeme yapmıştı. "Gerçekten önemli değil," Jungsu ifadesiz yüzüne baktı. "bunu boşver. Bu gün eğleneceğiz sonuçta. Saçma sapan bir konu yüzünden canımızı sıkmayalım."
"Peki." Gunil Jungsu'nun tavrını anladığında güldü. "Ee, boyamayacak mıyız saçını?" Anında oan döndü Jungsu. "Hemen mi?"
"Değil mi?" Kafa salladı Jungsu. Gunil'in koluna girip yürümeye başladığında ona ne olmuş olabileceğini düşünüyordu. Sonuçta insanların ona anlattıklarını rahatça anlayabiliyordu. Anlamasa saçmaydı. Büyük bir avmye girdiklerinde Jungsu direkt olarak kozmeti, yanii saç boyalarının olduğu alana doğru ilerlemişti. Gunil'i peşinden sürüklüyordu, eğer onunla gelmeyi kabul ettiyse bunlara katlanacaktı.
Aradığı rengi bulduğunda bir şeyler bakan Gunil'e seslenip mağazanın çıkışına ilerledi. Sıraya girdiği sıra Gunil'de yanına varmış, o da sıraya girmişti. Sıra onlara geldiğinde kasiyerin okuduğu miktarla Gunil önceden elinde hazırda bulunan kartı kasiyere uzattı. Jungsu yapmamasını söyleyip kendininkini uzattığında kasiyer ne yapacağını bilmemiş vaziyette iki karta bakıp güldü. Gunil boşta olan eliyle Jungsu'nun elini tutup kendi kartını cihaza okuttuğunda güldü.
"Pislik." Güldü Jungsu. Az sonra mağazadan çıkmış, çıkışa doğru gideceği belli olan Jungsu'nun kolundan tutup onu durdurdu Gunil. "Bekle, seni biriyle tanıştıracağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?