0.7☆

19 5 11
                                    

-Deniz kenarı sizin için sadece bir deniz kenarı mı? Yoksa huzuru aradığınız bir gökyüzü mü?

Çantasını toplarken Jooyeon'a güldü Jungsu. Saçma salak hareketler yapması bir o kadar cringeken, bir o kadar da eğlenceliydi. Jungsu'nun yanına geçip Jooyeon'u izlemeye başladı Jiseok. "Ya bu çocuk çok salak değil mi?" Ayağa kalkerken cevapladı Jungsu. "Hmhm, öyle-" Ani göz kararmasıyla Jiseok'a tutundu. "Jungsu-Ah?" Kalktığı yere geri oturtturdu Jiseok.

"İyi misin?" Seungmin sordu. "İyiyim, bir şey yok." Jooyeon bağırdı. "Nah iyisin! Jiseoook, bu manyak bu sabah kahvaltı yapmadan çıktı evden. Aptal gibi ilacını da içmedi." Jiseok döndü Jungsu'ya. "Gerçekten mi?" Kafa salladı Jungsu. "Bu yüzden böylesin sen. Biliyorsun değil mi?" Bir şey demedi Jungsu.

"Sen kahvaltını yapmamaya devam et bakalım, bir gün bayılıp kalırsan ne kadar korkarız biliyor musun sen ya? Niye yemiyorsun yemeğini?"

"Canım istermiyor Seungmin. Sabahları canım hiçbir şey istemiyor."

"Olmaz."

"Yemek yeyince midem bulanıyor ama."

"Zorla kendini. Yemeye çalış."

Jungsu umursamadı onları. "Jooyeon, sen giderken salma bunu sakın. Yolda düşüp kalır, yanii yok." Jooyeon kafa salladı. "Her neyse! Ben çıkıyorum, peşime gelin köleler!"

"O SEN OLSAN BARİ! SEN OLSAN BARİ OOOO!"

"Salak." Jungsu güldü. "Dur koluna gireceğim." Seungmin Jungsu'nun koluna girdi. Üçü birlikte yürümeye başladılar. Kapının önüne geldiklerinde birisinin onlara çarpmasıyla Seungmin arkasını döndü.

"Az yavaş ol."

"Üzgünüm! Gerçekten!" İlerlemeye devam etti Seungmin. "Aa, o Juhan'ın arkadaşıydı bi' aralar."

"Juhan'ın mı?"

"Hm, sonra başka bir şey yüzünden kavga etmişler sanırım."

"Anladı- Hey, Jooyeon nerede?" Etrafa bakındı Seungmin. Göremeyince zaten hep birlikte aşağı indiler.

"Çocuklar, ben buradan gidiyorum. Sahile ineceğim."

"Ya Jooyeon?"

"Ben hallettim ya."

"Ya giderken-"

"Sorun yok, Seungmin. Hadi siz gidin."

Jiseok aniden sarıldı. "Dikkat et kendine." Jungsu da karşılık verdi. "Tamam, görüşürüz." El salladı Jiseok. Jungsu ile zaten orada ayrılmışlardı. Ama ilk önce en büyük problemini halletmesi gerekiyordu.

: Bu gün geç çıkacağım
Ek derslerim var
Merak etmeyin

Telefonunu kapatıp yol boyu ilerlemeye başladı Jungsu. Deniz kenarına yaklaştığı yüzüne çarpan rüzgârdan belli oluyordu. "Her ne olursa olsun yine geleceğim tek yer sanırım burası." İç çekti Jungsu. İlk günki gibi tekrar aynı yerine oturdu Jungsu. Bir kaç çakıl taşını ileriye attı. "Pff, bunda bile beceriksizsin ya." Güldü sonra. -yoknesizofreni- 

"Kaç gündür neredesin?"

Arkasına bakmadan tanıdık sese cevap verdi. "Evde." Yanına oturdu tahmin ettiği kişi. "O günden sonra görmedim seni." İç çekti Jungsu. "Aileden kaçmak kolay mı sanıyorsun?" Sessiz kaldı Gunil. Jungsu o sıra Gunil'e döndü. "Hiç aramadın mı beni?"

"Aramasam her okul çıkışında buraya gelmezdim Jungsu."

"Gunil ben sanırım yapamıyorum."

"Neyi yapamıyorsun?" Jungsu'ya döndü Gunil. O an gözlerindeki ışığı gördü, anlatmak istediklerini gördü sanki. "Kimseye güvenemiyorum." Gunil güldü buna işte. "Neye gülüyorsun? Bu komik değil." Kafa salladı Gunil. "Evet değil zaten. Sadece bunun senin sorununmuş gibi kendini suçlamana gülüyorum." Jungsu kafa salladı. "Bu sorun değil. Herkes herkese güvenemez sonuçta. Bakma benim herkese her şeyi anlattığıma."

"Gunil bana yardım eder misin?" Gunil Jungsu'ya döndü. "Ne konuda?"  Jungsu gözlerinin içine baktı Gunil'in, anlar mı diye düşünürken. "Duygularımı kontrol etme konusunda." Gunil bunu ilk başta anlamamıştı tabii. "Aşk konusu mu bu?" İki yana kafa salladı Jungsu. "Hayır ya öyle değil, çok çabuk duygu değişimleri yaşıyorum ve bu sanırım beni iyi etkilemiyor."

"Mesela?"

"Mesela... Jooyeon ile eğlenceli vakit geçirdiğimde çok mutlu oluyorum ama babam.. o bana sinirlendiğinde üzülüyorum. Bu da sanırım fiziksel olarak iyi gelmiyor." Sessiz kaldı Jungsu, sanırım bu konuda Gunil'e güvenebilirdi. "Az önce çıkmadan gözlerim karardı Gunil. Etrafı göremeyince denge kuramadım." Gunil duraksadı o an. "İlaçlarım yüzünden olduğunu söylüyor arkadaşlarım. Ama anlamıyorum." Gunil kafa salladı. "Tek ilacının ben olduğunu düşünmüştüm oysaki." Dudaklarını büzdü.

"Aysh, öyle elbette! Sen en iyi ilaç olabilirsin!" Gunil'in yanağını sıktı Jungsu. O haklıydı sanırım, ruh değişimlerini çok çabuk gerçekleştiriyor. "Jungsu, numaranı verir misin?" Güldü. "Niye?"

"Bir şey olduğu zaman beni ara. Ya da konuşmak istersen, öylesine." Jungsu kafa salladı gülümseyerek. Gunil'in de gülümsemesi ardından telefonunu çıkarttı Gunil ve Jungsu'ya uzattı. Jungsu numarasını girdiğinde kendini aradı. "İstediğin zaman ara gerçekten, çekinmeden."

"Sen de beni arayabilirsin Gunil. Yanında olacağım."


~khy.

𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin