0.8☆

17 4 6
                                    

"Hava soğuyor Jungsu, aşağılara mı insek?" Kafa salladı. Gunil gülümsediğinde Jungsu ona bakıyordu, bu ona güzel görünmüştü. Gunil ayağa kalktığında elini uzatmasıyla Jungsu'yu da kaldırdı. "Şuraya oturalım." Esen rüzgârla dağılan saçlarını geriye attı Gunil. Peşinden onu takip eden Jungsu'ya kısa bir bakış attıktan sonra, rüzgârın az daha azalmasıyla gülümsedi.

Banka oturduğunda, Jungsu'da yanına oturdu. "Üşüyor musun?" İki yana kafa salladı Jungsu. "Hayır." Gunil güldü. "Neye gülüyorsun?"

"Az önce titriyordun da, şimdi üşümemene gülüyorum."
Jungsu sağ bacağını bankın üzerine koyduktan sonra, denge kurabilmek için kollarıyla sardı bacağını. Yüzünü dizine koyduğunda, Gunil'e döndü. "Bu gün nasıl bir yalan uyduracağım?"

"Ben tam bir aptalım off." Gunil anlamsızca Jungsu'ya baktı. "Neden?"

"Çünkü kaç gündür Jooyeon'u ekiyorum ve aileme ek ders alıyorum diye yalan söylüyorum. Offf ben çok aptalım Gunil..." Gülümsedi Gunil. Kafasını onunkine yaslayıp omzuna sarıldı. "Deme öyle, aptal değilsin. Ayrıca bence Jooyeon asla öyle düşünmüyor."

"Bilmiyorum, kafam çok karışık." Omzunu okşadı Gunil. "Tamam sorun etme, eğer ailen şüphelenirse yarın gelmezsin." Jungsu kafasını kaldırdı. "Ama sen?"

"Bana yazabilirsin, sorun olmaz." Kafa salladı Jungsu. "En sevdiğin çiçek ne?" Ani sorulan soruyla Gunil'e dönüp güldü Jungsu. "Lavanta." Gülümsedi Gunil. "Mavi olanları çok güzel.." Kafa salladı. "Öyle."

"Ya senin?" Bunu beklemiyordu Gunil, o tek taraflı soruları seviyordu ya da. "Bilmiyorum. Bir tanesini seçmek zor." Bir şey demeden önüne döndü Jungsu. "Eğlenmek ister misin?"

"Ne gibi eğlenmek bu?" Gunil Jungsu'ya döndü gülümseyerek. "Bence bu gün genç sınırlarımızı biraz aşağı seviyeye indirebiliriz." Jungsu gülümsedi. "Neden olmasın?" Gunil ayağa kalktı, Jungsu'nun da kalkmasıyla yürümeye başladılar.

"Bunu istiyorum.." Bir yere odaklanmış bakıyordu Jungsu. Gunil onun baktığı yöne baktığında tüylü, sevimli oyuncak bir kedi görmüştü. "Ne? Gerçekten mi?" Kaşlarını çattı Jungsu. "Nee?! Büyüklerde peluşla oynayabilir! Sen hiç mi uyurken ayıcığına sarılıp uyumuyorsun?" Gunil iki yana kafa salladı. "Hadi ya.." Buna güldü Gunil. "Niye, sen sarılarak mı uyuyorsun ki?"

"Ne var bunda? Hem, hem oynamanın sınırı olmaz Gunil. Yaşı mı olurmuş hiç?" İki yana kafa salladı. "Yok, olmaz." Gülümsedi. "Tamam o zaman, benimle buraya giriyor musun, girmiyor musun?"

"Giriyorum." Gülümsedi Jungsu. "Harika." Jungsu istediğini alırken, Gunil de bazı şeylere bakınıyordu. Bir süre sonra ikisi de avmnin içinde ayrılmışlardı birbirlerinden çok uzaklaşmadan.

Etrafta dolanırken bir kaç dükkana göz gezdirdi. Gözüne takılan yerse, eski kitapların içerisinde bulunduğu bir sahaftı. İçeriyi incelerken yavaşça ittirdiği kapıdan bir zil sesi duydu. Sesin geldiği yöne, yukarı bakarken yaşlı adam içeriden tekrar eski yerine dönmüş, Gunil'e baktı. "Nasıl yardımcı olabilirim delikanlı?" Gunil gülümsedi. "Öylesine bakıyordum." Yaşlı adam kafasını eğdi. "O zaman ben işime döneyim, karar verirsen eğer seslenmen yeterli." Başını eğdi Gunil, yaşlı adam gülümsedikten sonra işine döndü.

Gunil raflardaki kitaplara baktı. Hepsi birbirinden eski ve farklıydı. Bir tanesini eline aldı ve kitabın adını okudu. Arkasını çevirdiğinde küçük bir kaç cümle yazıyordu. Orayı es geçip kitabın konuya başladığı ilk sayfasını açtı. Bir kaç satır okuduktan sonra, kitabı tekrar eski yerine koydu. Daha sonra başka bir kitap aldı. Tekrar aynısını yaptı. Yaşlı adama seslendi. Yaşlı adam yanına gelince Gunil bir süre sessiz kaldı.

"Şey, ben bir kitap arıyorum da yardımcı olabilir misiniz?"

"Elbette delikanlı. Nasıl hir kitap istiyorsun?"

Düşündü biraz Gunil, o ne severdi? "Fark etmez. İçeriği güzel olan herhangi eski hir kitap olur. O sever..herşeyi." Yaşlı adam gülümsedi kitaplığa ilerlerken. Gunil arkasında kaldığı için onu görmüyordu, gülümsedi yine. "Yârına mı bakıyorsun yoksa?" Gunil bunun saçma olduğunu düşündü. Kısık ve boğuk bir sesle reddetti. "Hayır. Bir arkadaşım için." Yaşlı adam sesli güldü. "Pekâlâ." Elindeki kitapla Gunil'e döndü. "O zaman bunu da sever?" Kitabı Gunil'e gösterdiğinde, Gunil kitabı eline aldı ve kapağını açtı.

Sayfalarına göz gezdirdikten sonra gülümsedi. "Sever."
Adam kafa salladı yerine geçerken." Peki, kaç won?"
Yaşlı adam ikiş yana kafa salladı bozulmuş gibi. "Ne wonu? Alsana." Gunil şaşırmıştı buna. "Nasıl?" Yaşlı adam elini Gunil'in omzuna koydu. "Bak delikanlı, birisine hediye vermen için illaki güzel, pahalı şeyler vermene gerek yok. Ve bunu parayla yapmana da gerek yok. Sen bunu alıyorsun çünkü değer verdiğin birine hediye edeceksin. Bu yüzden para vermek zorunda değilsin, al." Gunil kitaba baktı ve daha sonra yaşlı adama. "Teşekkürler." Adam başını eğdi.

"Tekrar gel." Gunil gülümseyerek kafasını eğdi. Dükkandan çıktıktan sonra etrafa bakındı uzun süre. Jungsu'yu göremedi. Cebindeki telefonu çıksrttı ve Jungsu'nun numarasına girdi.

𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin