"Sunbae, Jungsu'yu gördün mü acaba?" Seungmin kendinden küçük olanı cevapladı. "Müzik odasında piyano çalıyor Jiseok. Orada bulabilirsin onu, daha yeni çıktım yanından." Jiseok gülümseyerek teşekkür etti. "Sağol." Jiseok müzik odasının kapısını tıklattı ve içeri girdi. Jungsu'yu piyanonun önünde görünce gülümsedi. Kapıyı kapatıp içeri geçti.
"Nasılsın Jungsu?" Gülümsedi Jungsu. "İyi, sen?"
"İyi." Jiseok da elindeki kitapları masaya bırakıp Jungsu'nun yanına döndü. "Kitapların sırada kalmış, getireyim dedim. Derslikler kalabalık bu hafta, zar zor kaçtım." Jungsu güldü. "Çalalım mı?""Ha?"
"Piyano, çalalım mı diyorum?"
"Ama ben piyano çalmadım ki hiç." Jungsu, öğrenci dolaplarının oraya doğru ilerledi. Dolabın yanına dik şekilde konulmuş gitarların birini aldı ve Jiseok'a uzattı. "Gitar çal." Jiseok gitarı eline aldı. Parmaklarını bir kaç kez telde gezdirirken Jungsu gülümseyerek baktı. "Hadi o zaman."
Jungsu yerine oturmuş, tam notaların birine basacakken Jiseok onu durdurdu. "Dur Jungsu-Shii, vokalistimiz eksik ama." Jungsu gülümsedi. "Sen varsın ya." Jiseok omzuna acıtmayacak şekilde bir yumruk attı. "Hey, gülme! Komik değil!" Jungsu kafa salladı. "Tabi tabii." Jiseok sinirliyken çok şirin gözüküyordu. "Off Gaon, npc gibi durma yaa. Çok komiğime gidiyorsun, hele öyle bakınca." Jiseok sinirle güldü. "Ya bi kes. Şapşal, hadi çalalım."
Jungsu başını eğdi bir kez. "Pekâlâ prensim, nasıl isterseniz." Güldü Jiseok.
"Climbin' up to reach your land, never done
At the end I'm pulled away, chances gone.Is it gravity or ocean wind that always bring me back
Wanting you, let's be true, 'cause it's you.Just let me wave to you, not wave goodbye,
Let me stay by your side.
'Cause it's good enough,
Yeah, it's good enough for me, woah-oh-oh, oh-ooh-ooh..."~"Don't let me go back to darkness of blue,
As long as I'm with you.
I want nothing more, nothing more, nothing more,
'Cause it's good enough, good enough, good enough...Going back and forth and reaching for,
The place I know that seems so far.
Where you'll put your arms around my heart,
And keep me warm all through the night.""Seslerinize düştüm beyler."
İkili kapalı olan gözlerini açıp aynı anda sesin geldiği yöne döndüklerinde, ne kadar Jooyeon veya Seungmin'i görmeyi bekleselerde, karşı sınıftan iki çocuğu görmüşlerdi. "Oh, Jeongin-Ahh."
Küçük olan gülümsedi. "Selam Sunbae, Jiseok'a projesi için bir arkadaş getirdim." Kolundan tutarak öne çekti arkadaşını. "Jeongin, ben zaten Sya'yı tanıyorum."
"Biliyorum, zaten o yüzden getirdim ya. Tanımadığımız birine nasıl güvenebiliriz ki?" Ama o an Jungsu Gunil'i düşündü. O günden sonra aradan iki gün geçmişti ama görmemişti.
"Umm şey, okul çıkışı siz birlikte gidersiniz değil mi çocuklar?" Sya hemen onayladı. "Elbette Jungsu-Shii. Eğlenmene bak!" Gülümsedi Jungsu.
~~
Jungsu yine aynı yere oturmuştu. İskeleye, ayaklarını salmıştı. Gökyüzünün siyah rengi denize vuruyordu, dalgarın sesi, Jungsu'nun dalgalanan saçlarıyla uyumlu hareket ediyordu. Ailesinin de haberi yoktu buraya geldiğinden. Belki bir ümit görürdü Gunil'i, ama altı saattir burada bekliyordu. Gelmeyecekti o.
Jungsu ayağa kalkmış, üzerini çırptıktans onra son kez bir defa daha denizin kokusunu içine çekti. Arkasını döndüğünde birisinin göğsüne çarpmasıyla geri çekildi. Kim olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında, Gunil'i görmeyi gerçketen hiç beklemiyordu.
"Oh, Gunil. Ne işin var burada?"
Gunil, Jungsu'nun oturduğu yere oturmuş ayaklarını sallıyordu. "Tüh, ben de beni bekliyorsundur diye abimden zor izin almıştım." Jungsu Gunil'e boş boş bakarken, Gunil ona baktı. "Yoksa gitmemi mi istiyorsun? Pekâlâ." Tam kalkacakken, Jungsu omuzlarından tutup oturttu tekrar. "Hayır hayır, istiyordum. Sadece bir an umudumu kesmiştim, gelmeyeceksin sandım. Bu saatte geleceğini düşünmemiştim."
Gunil gülümsedi, Jungsu'yu kolunden çekip yanına oturtturduktan hemen sonra kafasını omzuna yatırdı. "Bu gün stajdaydım."
"Ne oldu?"
"Bir kitabevine gittim, içeride hep eski kitaplar vardı. Bir kaç tanesi gözüme takılmıştı, aldığımda elime oradaki yaşlı adam bana gülümsedi Jungsu. Bir an mutlu oldum. Her neyse, sonra o kitaplardan örneklenrme almamız istendi ama ben yapmadım."
"Neden?"
"Çünkü o kitapta yazan şeylerin etkileyici olmadığını düşündüm. Her kitabı beğenirim genelde ama, ben seninle tanıştığım zamanı yazmayı tercih ettim."
"Üç günlük tanıdığın bir insana nasıl bu kadar çabuk güvenebiliyorsun?"
"Bilmem. Sonuçta ölümlü dünya ya Jungsu, kime ne anlatsam umurlarında olmaz ki zaten. Daha doğrusu benim anlattıklarım hep sır gibi şeyler değil. "Anlat gitsin." diyorum bazen ben." Jungsu gülümsedi.
"Ben de yıldızları çok severim. Mesela kendi yıldızımı."
~khy.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?