0.5☆

30 7 39
                                    

Jooyeon'un sorusu için düşündü biraz Jungsu. "Hiç kimseyle." Jooyeon buna güldü. "Tek başına mıydın sahilde? Beni neden çağırmadın ki?" Jungsu buna ne cevap verecekti ki şimdi? Seni düşündüğüm için çağırmadım falan mı diyecekti? Bunu biraz düşündü.

"Bilmiyorum. Zaten eve geliyordum, sen aradın." Jooyeon buna inanmış gibi yapıyordu. Jungsu sorularına tekrar döndüğünde Jooyeon'da okuduğu kitaba geri döndü. "Bu adam bir harika ya."

"Kimmiş o?"

"George Orwell."

"Öyle."

Jooyeon gülümsedi. "Ama sen genellikle Tolstoy sevmiyor muydun?" Jungsu sorusunu bırakıp Jooyeon'a döndü. "Seviyorum bütün yazarları. O adamın kitapları daha gizemli, anlaşılmaz ve etkileyici." Jooyeon sözde sinirle baktı Jungsu'ya. "Nasıl yani? Ne demek istiyorsun? Anlaşılmaz falan?"

"Bazı sayfalarında ne anlatmak istediği tam anlaşılmıyor ama bu hoşuma gidiyor. Kendim anlamaya çalışıyorum. Ne yanii, sen hiç öyle hissetmiyor musun?"

"Hissediyorum, haklısın! Özellikle 1994'te."

"Evet." Jungsu tekrar soruyu çözmeye başladı. Bulduğu cevabı işaretlemesinin ardından bir kaç soru daha çözmeye devam etmişti taki, düşünceler sayesinde artan yoğunluğu sebebiyle uyuya kalana kadar.

"Şunu dinlesene Ju-" Jooyeon Jungsu'ya baktığında uyuya kaldığını görmesiyle ayağa kalktı.

Gülümsedi.

Elindeki kalemi alıp masaya bıraktı, çözülmüş sayfalarının açık olduğu kitabın kapağını kapattı ve rafın birine gelişi güzel koydu. Jungsu'nun yatağının üzerindeki battaniyeyi alıp üzerine bıraktı, yumuşak kahverengi saçlarından öptü ve ışığı kapatıp odadan çıktı.

Merdivenlerden inerken bay ve bayan Cho'nun konuşmalarına rastlasa da bunu umursamayıp yanlarına indi. "Şey, Jungsu uyuya kalmış ders çalışırken. Uyandırayım mı?"

Kadın göz devirdikten sonra Jooyeon'u cevapladı. "Çağır yerine yatsın. Camınızı kapatın, sabah sizin hasta halinizle uğraşmak istemiyorum." Jooyeon baş eğdikten sonra tekrar odasına dönecekken bay Cho'nun sesiyle tekrar döndü.

"Jooyeon."

"Efendim?"

"Yarın okula tek başına gidebilir misin?"

"Elbette giderim ama neden?"

"Jungsu'yu ben götüreceğim çünkü."

"Ama fakültelerimiz yan ya-"

"Bölümlerinizin nerede olduğunu sormadım. Tek başına gidebilir misin diye sordum Jooyeon ve buna uyacağını düşünüyorum."

"Elbette, haklısınız.."

"Teşekkürler. Şimdi odana çık ve arkadaşını uyandır. Nay-eon'un dediği gibi pencerinizi ört."

"Tabii ki."

Jooyeon odaya çıkmaya başladı. Kapının önüne geldiğinde kocaman bir iç çekip kapıyı açtı tekrar.

O... Çok güzel görünüyordu. Ama Jooyeon onun sadece bir arkadaşıydı. Bunu ikisi de biliyordu.

Omzuna dokunduğunda, ona göre güzel gelen adını kısık sesle söyledi. "Jungsu-Shii..." İsmini birkaç kez daha tekrarladı. Jungsu'nun kahverengi, küçük gözleri aralandığında Jooyeon gülümsedi. "Uyuya kalmşsın."

𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin