2.7☆

13 4 8
                                    

"Günaydıııııınn." Gunil'in yanağına kocaman bir öpücük bıraktı Hyeongjun. Gunil kollarını beline sararak kendine çekti onu. "Günaydın." Hyeongjun ellerini Gunil'in göğsüne çıkardı ve sarıldı. "Yemeğe gelmiyor musun?" Şu an kaldıkları yurtta aşağıda herkese yemek veriliyordu.

"Geliyorum." Yataktan kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra üzerindekilerle aşağı inecekti. "Hadi gel sen de." Hyeongjun'a hitaben konuşmuştu. Hyeongjun hemen peşinden indiği sıra Gunil merdivende kime denk geliyorsa selam veriyor, Hyeongjun'da onu tekrarlıyordu.

"Anlaşılan teyzem yine şahane şeyler yaptı." Hyeongjun güldü. "Teyzem olmasa yaşamazdık." Burası teyzelerinin yurduydu, geçen sefer toplandıkları evse teyzelerinindi. Kendilerine daha zor baktıkları için onları yurda yerleştirmiş, orada bakması daha kolay olduğundan orada kalıyorlardı.

Gunil telefonunu açtı. Birkaç tane bildirimi vardı, yemek onlara verilene kadar bildirimlere bakabilirdi. Seungmin'in attığı fotoğraflar, Jungsu'dan gelen smsler, Hyeongjun'un saçma sapan mesajları bu bildirimlerin tümünü oluşturuyordu. Jungsu'dan gelen mesajlara bakmak için uygulamaya girdi.

jungsu- bu gün deniz kenarı yok, ailem sinirli

Gunil kaşlarını çatmıştı. Bu mesaj içini ürpertiyordu, her seferinde bu böyleydi.

gunil x jungsu

bu gün deniz kenarı yok
ailem sinirli

niye
sorun mu var

bende bilmiyorum
öğreneceğim ama

yoksa yine o resinler yüzünden mi

dedim ya
bilmiyorum

hiçbir zaman müsait olmuyorsun
çok üzülüyorum sana böyle olunca
endiseleniyorum

sorun değil gunill
ben iyiyim

pekala
öyle olsun bakalım
saat on ikide telefonlar toplanıyor
akşam seni arayacağım konuşalım

tamam söz
ilk çalmada açacağım

yemek saati ham ham
gitmem gerekk
swni seviyorum

bende seni seviyorum
afiyet olsun:)

hehe


"Kiminle konuşuyorsun sen?" Gunil tanıdık gelen sesle sırıtışını düzeltti. "Jungsu ile." Hyeongjun kendisini sandalye de geriye attı. "İğrenç, vıcık vıcık." Gunil gözlerini devirdi, kolunu Hyeongjun'un omzuna attı. "Seungmin'e "ya seni yerim" , "ham yaparım", " ayy" diyen sen değildin herhâlde." Hyeongjun omzuna yumruk attı. "Kes sesini."

Gunil yalandan omzunu tuttu. "Ahh acıdı!" Hyeongjun kollarını birbirini bağlayarak omuz silkti. Önündeki yemeği fark edince direkt yemeğe başladı. "Sus ve ye." Gunil başını iki yana sallayıp yemeğine başladı.

~

"Karina hanginiz lan?!" Jooyeon düşmandan kaçarken açık olan hoparlöre konuştu. "Jooyeon aptal mısın! Üsse dön!" Jooyeon tam kaçacakken karşı takımdan birinin saldırısına uğrayarak ölmüştü. "Adamlar 45 kez öldürdü bizi!" Jungsu elindeki telefonu en son yatağa fırlatmıştı.

"Nana ile girdiğim oyuna sokayım of!" Seungmin hoparlörden bağırdı. "Kim dedi sana Nana'yla gir diye! Karina'yla oynuyoruz zaten!" Sanki kendisi çok mantıklı bir karakter seçmişti. Öyle konuşuyordu anca.

"Abi ben burda as kuleyi yıkmak için ölüm kalım mücadelesi veriyorum, siz milleti öldürmeye giriyorsunuz! Toplanın oğlum!" Jooyeon yeni doğduğundan etrafındaki minyonlara saldırıyordu. "Jooyeon! Bırak onları!" Gelen komutla Jooyeon Seungmin'e yardıma gitmişti.

"Seungmin, sen niye Dyrroth'u seçtin amına koyayım ya?!" Seungmin Jungsu'yu takmadan oyuna devam etti. Her ne kadar as kuleyi yıkarken bir çok kez katledilse bile yine de pes etmiyordu.

"Jungsu! Sen Nana'yla yaparsın hadi!" Jungsu Seungmin'in komutuna uyarak as kuleyi yıkmaya çalışmıştı. Tam yıkacakken ölmesiyle, kazanmaları bir olmuştu çünkü onun eksiğini, Karin ile oynayan Jooyeon tamamlamıştı. Sevinç çığlıkları bütün odayı kapluyordu.

"Tamam bu kadar Mlbb* yeter. Valorant** atalım biraz da." Jungsu Jooyeon'un dediğini kabul ederek ikisi de telefonlarını kapatıp pclerinin önüne geçmişlerdi. Seungmin'i de hoparlörden bilgilendirerek oyuna girdiler.

~khy.

*=Mobile Legends Bang Bang: Mobil bir oyun.
**= Bir bilgisayar oyunu.

𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin