"Kim?"
"Jooyeon."
Gunil bu ismi tanıyor mu diye düşünmeye başladı. "Jooyeon mu?" Jungsu onayladığını belli edercesine başını salladı. Hayır tanımıyordu Gunil. "Yakın arkadaş olmalısınız." Jungsu ona baktı ve kafasını iki yana salladı. "Bir zaman öyleydik." Gunil denize bakarak kafa salladı. "Ya ne oldu?"
"Ondan hoşlanmaya başladım."
"Ne?"
Gunil buna şaşırmıştı çünkü, arkadaş olan birinden hoşlanmıştı Jungsu, ilk defa böyle birisini görüyordu. "Sen hiç sevdin mi birini?" Gunil düşündü bu soruyu biraz. O sıra lisedeki kız geldi aklına. "Hmhm." Jungsu ona döndü. "Nasıl biriydi?"
"Bencil, kendini beğenmiş, etrafındaki insanları üzen biri."
"Böyle birini nasıl sevebildin ki Gunil?" Jungsu yumuşak bir ses tonuyla sordu Gunil'e, onun kötü hissetmesini istemeden.
"Herkes sen olamıyor Jungsu."
...
"İlk başta onun öyle biri olmadığını düşündüm ama sonradan kullandığını fark ettim." Jungsu üzülmüştü buna. Böyle birini nasıl kırmıştı o? "Ne yaptı sana?"
"Yapmadıklarını saysam daha az çıkar Jungsu." Jungsu'ya baktıktan sonra söyledi bunu Gunil. "Hm..."
"Pff boşver. Zaten artık aşka inanmıyorum." Jungsu kafa salladı. "Evet bende öyle." Gunil buna da şaşırmıştı. "Ama ondan hoşlandığını söylemiştin." Ayağa kalktı Jungsu. "Sana benimde inanmadığımı söyledim." Sanırım bu dediğine sinirlenmişti.Tam gidecekken Gunil kolundan tuttu. "Tamam özür dilerim. Sormamalıydım." Jungsu sinirle baktı ona, ama sonra yüzündeki ışıltılı gözleri onu yumuşatmıştı. "Tamam benim hatam, çok tepki gösterdim. Özür dileme." Gunil yavaşça sarıldı Jungsu'ya. "Sağ ol." Jungsu buna tepkisiz kalmak istemiyordu ama yapamazdı. Ne elleri belini kavramıştı, ne de yüzünde bir gülümseme vardı.
Jungsu'nun telefonunun çalmasıyla Gunil geri çekildi. "Üzgünüm, buna bakmalıyım." Gunil kafa salladı ve Jungsu telefonu açtı. "Efendim?"
"Jungsu..."
"Niye fısıldıyorsun?"
"Sus! Dinle beni! Baban seni sorup duruyor, ek ders aldığını söyledim ama bana güvenmiyor. Eğer on dakika içinde eve gelmezsen okula bakacağını söyledi."
"Ne?"
"Neredesin sen?"
"Sahilde.."
"Ne yapıyorsun orada?! Eve dön çabuk!"
"Tamam Joo, geliyorum. Otobüste olduğumu söyle."
"Tamam, acele et..."
Telefonu kapattı Jungsu. İskeleye bıraktığı çantasını sırtına taktı ve yürümeye başladı. "Hey, nereye gidiyorsun?" Gunil'e döndü Jungsu gülümseyerek. Hatta o kadar içten gülümsüyordu ki, gözleri minicik görünüyordu. "Eve. Yarın yine görüşelim!" Gunil bir şey demeden kafa salladı. Buna tepkisiz kalmıştı işte.
Arkasını döndüğünde gözleri dolmuştu Jungsu'nun. Ellerini hırkasının cebine koyduktan sonra yanaklarına süzüldü ay ışığının etkisiyle oluşan parıltılı yaşları.
~~
Kapının önüne geldiğinde duraksadı Jungsu. Ne dşyerek gireceğini bilmiyordu. Bunu düşünmekten yol boyu etrafını kontrol ediyordu. Elindeki anahtarı kapının deliğine geçirip bir kez çevirdi. Kapı açılınca içeriye girdi. Kapının sesini duyar duymaz karşısında biten Jooyeon ve ailesine aldırış etmeden kapıyı kapattı.
"Neredeydin sen?" Siniri biraz dinen babasına baktı Jungsu. "Derste." Annesi merakla sordu. "Neden bu kadar geç bitti peki? Gelirken biri sana bir şey yaptı mı? Ne ile geld-"
"Sorun yok. Kimse bana bir şey yapmadı." Soğuk sesiyle cevapladı. Babası buna biraz sinirlenmişti. "Okuldan ben alacağım artık seni. Büyüdü artık diyorum, büyüyünce daha da arsızlaşıyorsun." Jungsu kafa salladı. "Tamam."
"Ne?" Jooyeon fısıldadı Jungsu'ya. Jungsu sağ elini Jooyeon'un omzuna attı. "Yoruldum ben. Ders çalışacağım biraz."
"Zahmet olmazsa Kim Jungsu." Başını bir kez eğip merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı Jungsu. Babasına baktıktan sonra Jooyeon'da arkasından ilerledi. "Sen buraya gel Jooyeon." Jooyeon çıkmaya başladığı merdivenlerde duraksadı. Ardından Jungsu iki basamak aşağısında olan Jooyeon'un yanına indi ve bileğinden tutarak çıkmaya başladı.
Babası sinirle annesine döndü. "Bunu sen şımarttın değil mi?" Annesi öfkeyle fısıldadı. "Ya ya ben şımarttım. Sanki bilmiyorsun çocuğunu-"
"O benim çocuğum değil! Senin de değil! Sahiplenme şunu."
"Zaten sahiplenmiyorum ki! Sen herhalde onun için ölüp bittiğimi falan düşünüyorsun. Yanılıyorsun."
"İyi, o zaman her gün peşinden koşma."
"Koşmam endişelenme. Ayrıca odasındaki o saçma salak aleti de kaldır! Her akşam onun sesini duymak zorumda değilim ben!"
~~
"Şu soruya bakar mısın? A ve E arasında kaldım." Jooyeon yataktan kalkıp Jungsu'nun arkasına geçti. Yandan doğru ona eğildiğinde, Jungsu odaklanmış onu dinliyordu. "A'daki seçenekte yukarıdaki bilgi hakkında hiçbir bilgi verilmemiş ve ayrıca hiçbir benzerlik yok. E'deki cümlede de yukarıdakiyle aynı anlama gelen bir kelime var." Jooyeon kalemle cevabı işaretledikten sonra Jungsu teşekkür etti. "Jungsu bir şey soracağım." Sorması için ona döndü Jungsu. "Sor."
"Sahilde bu saatte ne yapıyordun?"
~khy.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?