Jungsu'dan
Jiseok'un ısrarı üzerine, elbette biraz uzun zaman sonra okula gitme kararı almıştık. Her ne kadar zor olsa bile yine orayı göreceğim için mutluydum.
Jooyeon koluma yapışınca ona döndüm. "Bıraksan mı beni? Kaçmıyorum." Beni tehdit eder gibi bir ses tonuyla konuştuğunda şaşırmıştım. "Lütfen sus. Bir daha bırakırsam kendimi asarım."
Buna güldüğüm sıra Seungmin'in isteksizce sınıfa girdiğini gördüm. Bir sürü öğrenci sınıfta olduğundan belki kimsenin dikkatini çekmemişti belki ama anlamıştım bir şeyler olduğunu. Yüzü asık asık yerine oturdu.
"Noldu Seungmin?" Beni gördüğüne mutlu gibiydi. Ama pek de öyle sanmıyorum. "Yok bir şey."
"İnanmadım." Yanına oturduğumda ne olduğunu tekrar sordum. Bir anda gözleri dolmaya başladığında kötü bir şey olduğunu anlamıştım.
"Jun bir süre görüşmeyeceğimizi söyledi." Anlaşıldı şimdi neler olduğu. Belli etmemeye çalışacaktım neler oldığunu. Belki daha sonra açıklayabilirdim.
"Onun diğerlerinden farklı olduğunu düşünmüştüm ama aynıymış."
"Onun açısından baktın mı peki?" Yüzüme baktı. Yukarı aşağı kafa salladığında pek bir şey anlamadım. "Saçma şeyler düşünüyorum. Yorulmuştur benden belki. Sıkılmıştır yaptıklarımdan."
Omzundan tuttum. Sesimi biraz alçaltıp hoş bir ses tonu oluşmasını sağladım. "Ona sormalıyız belki. Geçerli sebepleri vardır."
Cebinden telefonunu çıkarttı ve bana gösterdi. "Bak, böyle düşünüyor işte." Yazılanlara göz gezdirdiğimde düşündüğüm gibi olduğunu anladım.
"Anladım. Gunil'le konuşmamı ister misin?" İki yana kafa salladı Seungmin. Anlaşılan kırılmıştı. Gunil'e bunu söyleyeceğim elbette.
"Her neyse, ders başlayacak şimdi." Jooyeon ve Jiseok'a hitaben konuştuğunda ikisi de ufak bir vedalaşmayla anlafığım kadarıyla kendi binalarına dönmüşlerdi.
Dersin başlamasıyla yanımda oturan Seungmin'e baktım. Sadece elindeki kalemle oynuyor, bazense önündeki kağıda bir şeyler karalıyordu. Yüzü gülmüyordu ve bu beni çok üzüyor.
~
"Nereye Jungsu?" Jiseok'un sorusuna yanıt verirken fakültenin dışına çıktım. "Junhan'la konuşacağım."
Jiseok koluma vurdu. "Ama Seungmin istemediğini söyledi.""O söyledi diye işin aslından kaçınacak değilim. Ben o hatayı bir kere yaptım bir daha yapmam." Jiseok kolumdan tutup beni durdurdu. "Jungsu, ben bir şey söyleyeceğim." Bunu duyduğum sıra yine mi bir şok geliyor diye düşünmedim değildi.
"Neyse boş ver. Sonra derim." Zorlamayarak karşı fakülteye çoktan varmış ve Hyeongjun'un olduğu sınıfın katına çıkmıştım. İçeriye göz gezdirdiğimde onu görememiştim. Kapının önündeki kızlardan birinin sesiyle ona baktım.
"Kime bakmıştın?" Samimi bir sesle sorusunu yanıtladım. "Hyeongjun'a. Nerede acaba?" Kız bilmediğini söylese de diğer kızda bir şeyler vardı. Belliydi.
"Sen Hyeongjun'un arkadaşısın değil mi?" Kafa salladım ismimi söyleyerek. Kız beni tanıdığını söylerek ismini beraberinde getirmişti. İsminin Yuqi olduğunu öğrendiğim kız koridorun sonunu gösterdi.
"Oralara bir göz gezdirsen iyi olur." Kafımı salladıktan sonra Jiseok kızları tanıyor olacak ki başını eğerek el salladı. "Bir şeyler hissediyorum, ama iyi olmayan." Kesinlikle ben de öyle düşünüyordum.
"Muhtemelen." Koridorun sonuna geldiğimizde tek gördüğüm şey tuvaletin oraydı. İçeriye baktığım sıra görmek istediğim kişiyi gördüğüm için mutluydm.
"Junhan." Asını seslendiğimde arkasını döndü. Beni görmesiyleyse elindeki krem kutusuna benzer şeyi hızla arkasına sakladı. "Ne işin var burda?" Sesi boğuk geldiğinde Jiseok yanına adımlayıp omuzlarından tuttu.
"Ne oldu?" Hyeongjun iki yana kafa salladı. "Bir şey yok." Elini gösterdim gözlerimle. "O ne peki?" Sorduğum soruyla elini biraz daha arkaya sakladı, Jiseoksa elindekine bakmaya yetindi.
"Bir şey değil." Bu yalanlara artık çok alışmıştım. Kendimden alışkanlık olmuştu çünkü. Ona doğru yürümeye başladım. "Yalan söyleme." Kolunu tutup görmem için arkasından çıkarttığımda elindekini bana gösterdi.
"Ne yapıyorsun bununla?" Fondöten benzeri? "Seungmin'in anlattıkları neydi böyle?" Hyeongjun lavaboya yaslandığında kollarını birbirine bağladı.
"Bir süre böyle olmalı. Buna mecburum." Kaşlarım istemsizce havalandığında Jiseok sadece dinliyordu. "Neye mecbursun?"
"Jungsu bunu şimdi konuşmasak." Hyeongjun'a baktım ve kısık, onu kırmayacak bir ses tonuyla söylemek istediğimi söyledim. "Jun, Seungmin hiç iyi değil. Sabahtan beri ne yüzü gülüyor ne de bizimle konuşuyor. Sen de böylesin, demek ki bir şeyler yolunda gitmiyor."
Junhan bize bakmayarak yutkundu. Yüzünde gergin bir ifade vardı. Jiseok'un şiddetli olmayan çığlığıyla ona baktım. "Junhan, bu ne?" Junhan'ın kolundan tutup bana gösterdiğinde yanağındaki bandı ve çevresindeki, bandın içerisine sığmadığı belli olan morluğu görmem çok uzun sürmedi.
"Ne oldu sana?"
~khy.
selam villain
ee sey bisey yok
çok boşuyorum bunu
idare edin beni plz
öpüldünüzz💗🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?