"Vee," elinde papatyalardan yaptığı tacı Jooyeon'un saçlarına bıraktı. "bitti." Jooyeon eliyle taca dokundu. Jiseok diz üstü oturdu çimlere. "Beğendin değil mi?" Jooyeon'un saçlarını hızlı okşarken sordu. "Beğendim."
Jiseok utanarak gülümsedi. Jooyeon Jiseok'un elini tuttu ve havaya kaldırdı. Gri kot ceketinin iç cebinden bir bileklik çıkarttı ve Jiseok'un bileğine geçirdi."Çok tatlı oldu." Jooyeon kafasını Jiseok'un dizlerine koydu. Jiseok, Jooyeon'un siyah uzun saçlarını okşamaya başladı. "Çok tatlısın." Kafasını kaldırdı. Rüzgâr Jiseok'un saçlarını geriye iterken, Jooyeon bu hâlde daha çekici olduğunu düşündü.
"Biliyorum bebeğim, çok karizmayım." Jooyeon güldü. "Hayır değilsin, sadece bana." Jiseok ona baktı. O gerçekten seviyordu Jiseok'u. "Hmhm, bu doğru." İşaret parmağını Jooyeon'un burnuna değdirip çekti.
Dikkatleri, karşıdan onlara doğru koşarak gelen iki çocukla dağıldı.
"Seni yakalayacağım!"
"Hayır! Ben seni!"
İki küçük çocuk tanıdıkları, daha doğrusu onlarla birlikte buraya gelen iki gencin yanına koştu. "Jooyeon-Ahh, Lehan bana çok kötü davranıyor!" Erkek olan arkadan Jiseok'un boynuna sarıldı. "Jungsu-Shii, Minyul'a bir şey söyle. Asıl o bana kötü davranıyor!" Jooyeon tepesinde dikilen küçük kıza baktı ve yattığı yerden doğruldu.
Küçük kızın birbirine bağlı kollarını açarak kendi boynuna sardı ve sarıldı. "Lehan, ona iyi davranmalısın." Jiseok erkek olanı kendine çekti ve önden sarıldı. "Hayır, Minyul sen iyi davranmalısın." Lehan küçük kıza dil çıkartınca, Minyul da Lehan'a çıkardı. "Taklitci."
Jooyeon ve Jiseok buna güldükleri sırada Minyul bağdaş yaparak Jooyeon'un kucağına oturdu ve ellerini birbirine bağladı. Gözlerini kapatarak kendi havasında konuştu. "Jooyeon benimle oyun oynayacak." Lehan da Jiseok'un dizine oturdu. "Jiseok benimle daha güzel oyunlar oynayacak."
"Ya! Jooyeon bir şey söyle! Benimle daha güzel oynayacaksın değil miii?" Jooyeon bu bakışları nerede görse tanırdı. O sevimli bakışlar.
"Jiseok-Yaa!!"
"Sus kıskanma Lehan. Jooyeon benim ennn iyi arkadaşım, onu alamazsın." Lehan Jiseok'a sarıldı. "Asıl sen kıskanma Minyul. Jiseok benim."
"Pekâlâ, yeter bu kadar. Eğer bu böyle devam ederse çıkmaza gireceğiz." Jiseok dizindeki çocuğu kaldırıp, kucağına aldı. Jooyeon da küçük kızı sırtına aldığında onları eğlendirmek için koştular.
Ama yorulduklarında tekrar eski yerlerine dönüp çocukları serbest bırakmışlardı. "Aa Jooyeon tacın çok güzel." Jooyeon gülümsedi. "Ben de istiyorum, bana da öğretir misiniz?" Jiseok küçük kızın saçlarını okşadı. "O zaman ikiniz bize papatya toplayıp getirin. Ama dikkat edin, canlarını acıtmayın." Küçük çocuklar birbirine bakıp gülümsedi ve Jiseok'un dediğini yapmak için biraz ilerideki çiçekleri toplamaya başladılar.
"Yoruldum." Jooyeon kendini yere sırt üstü bıraktığında Jiseok da aynısını yaptı. "Çok yaramazlar, gerçekten." O an Jiseok çok tuhaf hissetmişti. İkisinin birlikte çocuk bakıyor olması, bu gerçekten tuhaftı.
"Getirdik!" İki çocuk birlikte seslendiklerinde Jooyeon ve Jiseok yattıkları yerden kalktılar. Jooyeon bağdaş kurup, Jiseok ise diz üstü oturup çocukların getirdiği çiçeklere baktılar. "Aferin size." Çocuklar yan yana oturup, önce Jooyron'un yaptığı taca, daha sonra Jiseok'un yaptığı taca baktı.
"Ve son olarak burayı da bağlıyoruz," Jiseok anlattığı yeri uyduladı. "bitti." İki çocuk da sevinçle çığlık atıp abilerine sarıldı. "Teşekkürler Jiseok! İyi ki varsın!"
"Sen de öyle Jooyeon!" Jooyeon ve Jiseok da küçüklere sarıldıktan sonra ellerindeki taçları saçlarına bıraktı. Jooyeon küçük kızın saçını kulağının arkasına koyduktan sonra ona gülümsedi.
"Oh, hava karardı. Bizim gitmemiz gerek Jooyeon-Shii." Jooyeon telefondan saate baktığında saatin altıya geldiğini gördü. "O zaman sizi biz bırakalım." İkili birbirine bakarak sevinçle bağırdıklarında Jiseok da gülümsedi. "Peki tekrar buraya gelecek misiniz?"
"Güneşin batışını izleyeceğiz Minyul. Birlikte izlemeyi çok isterdim ama dediğin gibi saat geç oldu." Küçük kız üzülerek kafa salladı. "Ama sonra Jooyeon abini eve bırakacağım, ben de oradan döneceğim." Kız tekrar kafa salladı. Jooyeon ve Jiseok küçük çocukların ellerinden tuttular ve yürümeye başladılar.
Yetimhanenin kapısından girdiklerinde, küçük çocuklar abilerine gülümseyip el salladı ve onları bekleyen kadının yanına koştular.
"Burayı görünce...aklıma hep Jungsu geliyor."
"Benim de öyle."
"Burada birlikte kaldık, uzun süre. Biliyorsun zaten."
"Biliyorum."
"Ama şimdi daha güzel, böyle."
Jooyeon diyeceklerini bitirdikten sonra, Jiseok'un elinden tuttu ve az önceki yerlerine geri döndüler. Jooyeon dizlerini kendine çekip kollarını da üstüne sardı. Jiseok da ondan sonra aynısını yaptı. Birlikte güneşin batışını izliyorlardı, ilk defa.
"Çok güzel." Jooyeon kafa salladı. "Öyle, özellikle denizin arkasında kaybolduğunda." Güldü Jiseok. "Hayır o değil," Jooyeon Jiseok'a döndü. "sensin." Jooyeon gülümsedi. Jiseok ellerini yere koyup destek alarak Jooyeon'a yaklaştı. Yavaş, yumuşak ve soğuk bir öpücük bıraktı Jooyeon'un pembemsi dudaklarına Utançtan nefes almayı bile unutmuştu Jooyeon.
Bu sefer Jiseok bir elini Jooyeon'un ensesine, diğer elini de Jooyeon'un yanağına koymuş, Jooyeon'un dudaklarındaki baskıyı arttırmıştı. Jooyeon da ondan biraz örnek almış, iki elini de onun yanağına koymuştu.
Her ne kadar Jiseok, Jooyeon'dan hoşlandığını belli edemeyip söyleyemese de, bu gün Lehan ve Minyul sayesinde bunu kolayca ifade edebilmişti. Ona karşılık vermesiyle de Jooyeon'un ona karşı aynı duyguları beslediğini düşünüyordu.
~khy.
wowowow ne oluyor böyle
üst üste iki bölüm shipler birlesiyo olamaz
bu bölüm de full gayeon olmus aa
neyse opuldunuz💞🤍💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?