"Bu gün için bir planın var mı?" Ben odamıza girerken Jooyeon hızla koşup yatağa bıraktı kendini. "Yok." Kolunu kafasının altına aldı ve güldü. "Hehe! O zaman bana kaldın!" Öyle miydi?
"Hadi o zaman boş ver şimdi film izlemeyi. Annen- yanii işte şey, hadi izin alıp dışarı çıkalım birlikte." Jooyeon'un bu teklifi güzel gelmişti. Ama işin sorun yaratan kısmı izin istemekti.
"Bana izin vermeyebilirler."
"Ben ısrar edersem verirler." Yataktan kalktı ve kolumu tuttu. "Hadi." Onlara olan korkumdan artık bir şey yapmak istemiyorum. Aslında korkmuyorum ama öyleymiş gibi hissediyorum. Yanlarında bir şey yapmak istemiyorum.
"Bak sana demiştim." Başını omzuma yasladı. "Bu kadar kolay olacağını düşünmedim." Güldü sonra. "Ne yapmak istiyorsun?" Düşündüm. Omuz silktim sonra. "Bilmiyorum."
"Dondurma yiyelim." Kafa salladım. "Ama benden." Yürürken jir anda durmamla Jooyeon'da durdu. "Yok, olmaz. Ben ödeyeyim, sen zaten izin istedin." İki yana kafa salladı ve kolumu çekti. "Olmaaz. Ben öderim." En son buna razı olmuştum.
Yürürken Jooyeon bana saçma sapan şeyler anlatıyordu ben de onu dinliyordum. Bazen benim de içinde bulunduğum hikâyeler anlatıyordu. "Ya şu Gunil ne ayak?" İsmini duyduğumda duraksadım. "Niye ki?" Dondurmasından ufak bir ısırık aldıktan sonra cevapladı. "Geçen bizim fakülteye geldi, bana seni tanıyıp tanımadığımı sordu. Bende seni tanıdığımı söyledim." Jooyeon'un fakültesine mi gitti? Niye?
"Peki...sen ne dedin?"
"Ben deee, ben de arkadaşın olduğumu söyledim."
"Başka?"
"İsmimi sordu?"
"Sen ne dedin?"
"Jooyeon dedim."
"Aferin iyi halt yedin."
"Niye?"
Dondurmamdan ısırdıktan sonra cevapladım. "Boşver ya." Omuz silkti. "Jooyeon."
"Efendim?"
"Bu gün işim yoktu ama sonra aklıma geldi ki ben liseli bir çocuğa ders verecektim."
"Oha nee. Ne dersiiii?" Dondurmam bitince koluna girdim. "Geometri, biyoloji ve edebiyat." Jooyeon kafa salladı. "Eve dönelim." Telefonumdan saate baktım ve kafa salladım.
En son anlattığı saçma bir şeye gülmüştüm. Jooyeon kapıyı kendi anahtarıyla açtığında gülümsemem yüzümden silinmişti. Annemi karşımda kollarını birbirine bağlamış sanki gelmemizi bekliyordu. Jooyeon ben sormadan konuştu. "Sorun nedir bayan Cho?" Annem dudaklarını araladı. "Sorun senin arkadaşın, Jooyeon." Elimdeki hırkayı sehpaya bıraktığımda sordum. "Ne yaptım yine?" Kollarını indirdi annem, bıkkınca nefes verdi.
"Salona gel." Jooyeon'la birbirimize baktık. İç çektim ve dediğini yaptım. Jooyeon da arkamdan geldi. Salona girdiğimde babamı da gördüm. Elinde defterim vardı ve sayfalarını çeviriyordu.
Şaşkındım.
Böyle bir şey beklemiyordum.Yüzünde sert, kızgın bir ifade vardı. "Ne bunlar Jungsu?" Annem defteri gösterirken bana sordu. Cevap vermek istemiyordum çünkü verdiğimde daha çok kızacaklarını biliyordum. Her ne kadar doğruyu söylesem de bir şekilde yalanladığımı düşüneceklerdi.
"Kim bu Jungsu? Niye çizdin bunları?""Bay Cho, kendince bir şeyler denemek istemiş. Üzerine gitmey-"
"Sana kimse bir şey sormadı, Jooyeon."
Anında sustu Jooyeon. "Haklısınız...bayan Cho." Babam artık resimlerin bittiği son sayfaya geldiğinde defteri elinden bırskmadan bana baktı. "Ne bu dedim?" Yine cevap vermedim. Biliyorum. Çok kızdı ve kızmaya da devam edecek. Başımı yere eğdim.
Elindeki defteri önüme -bir çeşit- fırlattığında ani refleksle yerimden şıçradım. "Şu aptal resimlerini de al ve odana çık. Görmeyeyim seni." Yutkunarak yere eğildim ve defteri aldım. Gözlerimin dolduğunu hissediyorum. Ben salondan çıktığımda Jooyeon'un da babamın demesiyle peşimden geldiğini fark ettim.
"Arkadaş edinmeyi hak etmiyorsun!"
Doğru. Daha kendime arkadaş olamamışken Gunil'e, başkalarına nasıl arkadaşlık edebilirim ki? Jooyeon. O arkadaşımdan da ötesi. Ama ailem, yanii üvey ailemin de ona benim yüzümden sert ve kötü davranmasına katlanamıyorum. Aynı evde yaşasak da benim hatalarım yüzünden onun da başını yakıyorum.Kapıyı açıp içeri girdiğim sıra defteri masaya koydum ve kendimi yatağa bıraktım. Jooyeon hafiften kapanmış olan kapıyı açtı ve içeri girdi. "Jungsu, iyi misin tatlım?" Yüzümü duvara döndüğümde kafamı iki yana salladım. Bir şey demedi. Olduğu yerde durduğuna eminim. "Eğer, canın bir şey isterse, bana seslen." Gözlerimi kapattım. "Tamam mı?"
Bir şey demedim.
Sesli bir nefes verdi ve çalan kapıyla odadan çıktı.
Yazar:
"Kimsin?" Karşısındaki çocuk utanarak cevapladı. "Ben Jungsu Hyung için gelmiştim de, evde mi?" Jooyeon kafa salladı. "Evde, ama o şu an-" Merdivenlerden adım sesleri geldiğinde panikledi Jooyeon. Kapıyı hafif örttüğünde arkasına baktı. Tanıdığı yüzle rahatlayarak nefes verdi. Kapıyı tekrar açtı ve gülümsedi. "Evde." Jungsu yanlarına gelmişti. O da kapıyı Jooyeon'un arkasından tuttuğunda çocuğa hitaben konuştu.
"Niki, bu gün dersi ertelesek?" Saçları boyalı olduğu her halinden belli olan çocuk Jungsu'nun yüzüne baktı."Hyung, iyi görünmüyorsun. Hasta mısın?" Jungsu Jooyeon'a göz ucuyla baktı. "Biraz. Dün üşütmüşüm de, bu gün pek iyi hissetmiyorum. Daha sonra Sunwoo ile birlikte uğrasanız. Onunla da dört saatlik bir programımız var da."
Çocuk kafa salladı. "Tamam hyung, sorun yok. Daha sonra gelirim ben. İyi olduğunda bana mesaj atabilirsin, kötü hissettiğinde de. Ben seni dinlerim, her zaman hyung." Jungsu gülümsedi. "Pekâlâ Niki." Niki de gülümsedi. "Geçmiş olsun." Kafa salladı Jungsu.
"Görüşürüz hyunglarım." Niki ikisine de el salladıktan sonra bahçe kapısını ittirdikten sonra tamamen evden çıktı.Jooyeon kapıyı kapattıktan sonra arkasını döndü. "Oh bee. Bir an bayan Cho geldi diye ödüm koptu." Gülümsedi Jungsu. "Tsh, korkma." Jooyeon kaşlarını çattı, Jungsu'nun boğuk sesine ve konuşma stiline karşı. "Sen iyi misin?" Jungsu'nun gülümsemesi solmuştu. Arkasını döndü. Dolu gözleriyle kafasını iki yana salladı. "Değilim Joo." Titreyen sesiyle Jooyeon endişelenmeye başladı. "Ne oldu Jungsu?"
"Sarılalım sadece." Jooyeon kafa salladı. "Tamam, tamam sarılalım." Kollarını Jungsu'ya sardı Jooyeon. "Bir şey mi old-" Aniden Jungsu'nun kendini bırakmasıyla Jooyeon sarsıldı. "Jungsu?" Onu kendinden ayırdığında yüzüne baktı. "J-Jungsu!"
"Bayan Cho! Bay Cho! Jungsu, Jungsu'ya bir şey oldu!" Kadın oflayarak sesin geldiği odaya girdi. "Off ne saçmalıyorsun Jooyeon?" Kadın gözlerini açtığında, kucağında Jungsu'nun başını kolları altına almış Jooyeon'u görmüştü. "Jungsu!" Adam da duyduğu bağırışla hızlı adımlarla odaya girdi. Kadın oldukça endişeli görünüyordu. Adam da şaşırmıştı, bunu beklemezdi, hiç.
"Arabayı aç." Anahtarı kadına verdiğinde kadın hızla evden çıktı. Adam oğlunu kucağına alıp hızla evden çıkarttığında, Jooyeon da anahtarını ve Jungsu'ya hırka alıp evden çıktı.
Artık Jooyeon da sıkılmıştı bu durumdan. Ara sıra göz kararmaları ve denge kaybı oluyordu. Bunun ciddi bir şeye dönüşeceğini de tahmin etmişti. Arkadaşının bedensel çöküşte olması onu da huzursuz ediyordu, sonuçta küçüklüğünden beri onunla birlikteydi. Bazen bunları Jungsu'nun yerine yaşamak bile istiyordu.
~khy.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?