Jungsu, Gunil'in hatırlatmasıyla aradan biraz geçmesiyle birlikte tekrar aradı Jiseok'u. İkinci çalmada açtığında ilk konuşan taraf oydu. "Salak, nerdesin?" Jiseok gülerek telefona cevap verdi. "Seungmin'leyiz ve şu an ölüyorum yardım et!"
Jungsu ne olduğunu anlamamıştı. "Junyoung'un arkadaşlarıyla kavga mı ettin?" Jiseok, onu gıdıklamakla meşgul olan Seungmin'in eline vurdu ve doğruldu. "Hayır ben etmedim. Onlar etti." Jungsu kafasını Gunil'in omzuna yasladı ve üzerindeki sweatshirtün ipleriyle oynamaya başladı.
"Olay ne?" Jiseok gülerek anlatmaya başladı. "Biz Junyoung'la ödevi yaparken arkadaşları bizi birlikteyiz falan sanmışlar. Juhan ayırdı bizi." Jungsu Juhan'ı tanıyordu. İyi biriydi. "Dikkat et." Jiseok onayladıktan sonra ufak bir vedayla telefonu kapattı.
"Bazen onu asla anlamıyorum." Jungsu gözlerini kapattı. Gunil tek eliyle arkadan Jungsu'nun saçlarını okşamaya başlamıştı. Jungsu'da sağ eliniyle Gunil'e sarıldı. Gunil'de kafasını Jungsu'nun kafasına yaslayınca birkaç şey söyledi.
"Jungsu, hani ben seni öptüm ya. Sen de beni öptün." Jungsu dikkatle dinledi. "Şimdi benim sana nasıl davranmam gerek?" Güldü Jungsu. "Şu an nasıl davranıyorsan öyle." Gunil'in buna biraz morali bozulmuştu açıkçası. Böyle demesini beklemiyordu. "Peki tamam." Jungsu anlamıştı ama.
"Bana sadece biraz zaman ver olur mu? Biliyorsun, babam biraz şey..." Gunil anladığını belli etmek için kafasını salladı. Jungsu sarılışını daha da kuvvetlendirdiği sıra Gunil ona biraz daha yaklaştı. "Benimle asla konuşmanı kesme olur mu?" Aniden Gunil'in böyle bir şey söylemesi Jungsu'yu huzursuz etmişti.
"Neden keseyim, asla." Gunil minikçe gülümsedi. "Ne bileyim, öyle işte." Jungsu'nun aklına gelmesiyle telefonunu çıkarttı. Kafasını kaldırmasıyla Gunil de kafasını kaldırmıştı. Jungsu bankta ona doğru dönünce hızla fotoğrafını çekti. Gunil gülerek sordu. "Ne yapıyorsun sen?" Jungsu kafasını yana eğdi ve şirin bir şekilde cevap verdi.
"Güzelliğin her yerde olsun istedim." Gunil gülümsemesini bozmadan Jungsu'nun saçını okşadı. "Belli ediyorsun."
"Neyi?" Gunil'in sormasıyla Jungsu güldü. "Yanakların kızardı." Gunil elleriyle yanaklarını kapattıktan sonra bankta kafasını geriye yasladı. "Hayır ya!" Jungsu güldü. Kafasını Gunil'in göğsüne koyduğunda sarıldı. "Çok güzel oluyorsun ama." Gunil kafasını kaldırdı.
Jungsu'yu o şekilde görünce sanki o kelebekler etrafa saçılmıştı bir an. "Bu gün rolleri falan mı değiştik?" Jungsu Gunil'in yanağını sıkarken cevap verdi. "Bu gün sensin pasif." Gunil güldü. "Bak sen." Jungsu dudaklarını büzerek kafa salladı.
Gunil'in yanaklarını elleri arasına aldığında yüzünü biraz yaklaştırdı. "Ne o?" Gunil gözlerini başka tarafa çevirdi. "Hayır, utanıyorum deme." Gunil'in yanakları daha fazla kızarmaya başlamıştı. Belki de kalp atışlarını şu an duyuyordu Jungsu. Sadece duymamasını umuyordu.
"Gunil cidden mi?" Gunil yüzünü biraz geriye çekmişti. Jungsu dudaklarından hızla öptüğünde geriye çekildi gülerek. Her ne kadar birbirlerini öpselerde her seferinde Gunil bir öncekinden daha fazla utanıyordu. Bu özellikle Jungsu onu öptüğünde oluyordu.
Jungsu şu an etrafın kalabalık olmamasından yararlanıyordu yoksa asıl utançtan o ölebilirdi.
Gunil'de Jungsu'nun dudaklarından öptüğü sıra rahat bir şekilde kendi eski yerine dönmüştü. Bu Gunil'i her zaman daha iyi hissettiriyordu.~khy.
cok opusuyo bunlar ya bir şey yapmamız lazım
bu arada Gunil good enough era cok iyi
hep öyle düşünüyorum Gunil'i
öpüldünüz💗🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞
Randomdeniz kenarında kumların üzerine oturup kendince denize taş atarken senden önce davranan biri hayatını nasıl değiştirebilir?