3.4☆

20 2 12
                                    

"Gunil, pek iyi şeyler olmuyor." Kendini yatağa attı Jungsu. "Nasıl?" Ailesinin evde olmamasından yararlanarak Gunil ile birliktelerdi şu an. Umar ki birkaç saat içinde dönmezlerdi.

"Bu nasıl söylenir, bilmiyorum." Gunil bir şeylerin ters gittiğini Jungsu'nun gözlerinden anlıyordu. Ilsan'a dönmekten daha kötü ne olabilir diye düşünürken bir yandan bunun daha kötü olduğunu anladı.

"Biz o gün parkta öpüşürken.." Tamam. Devamını duymaya gerek bile yoktu çünkü zaten Gunil anlayacağını anlamıştı. "..biri fotoğrafımızı çekmiş. Kim olduğunu bilmiyorum, tesadüfen mi oradaydı yoksa bilerek mi oldu bir fikrim yok."

Gunil bağlı olan kollarını çoktan birbirinden ayırmış yerdeki yumuşak koltukların birine oturmuştu. "Anlamıyorum, bizimle arası kötü olan kim var ki?"

Jungsu omuz silkti. Belki de Jiseok'un sebepsiz yere tartıştığı o çocuklardı. Her şey zaten üst üste gelmiyormuş gibi bir de bu çıkmıştı. "Eğer annem görürse bu sefer kesin kararını verir."

"Hayır Gunil ben senden ayrılmam. Deme şunu." Jungsu sırt üstü yattığı yatakta kafasını duvara döndü ve başının altındaki yastağı çekerek kolları arasına aldı.

Jungsu'yu üzmek istemiyordu, ki zaten şu aralar duygu kontrolleri yaşamakta zorluk çekiyordu ama en azından bunun bilincinde olarak yaşaması ona daha faydalı olacaktı. Sonradan Gunil'e alışıp bir anda ortadan kaybolmazdı en azından.

"Lafına dedim." Gunil sesini biraz yükselterek konuştuğu sıra Jungsu belki sinirden, belki gıcıklığına sessiz kaldı.

"Sorunun ne kadar ciddi olduğunu anlamıyorsun. Babam beni okuldan tamamen almayı düşünüyor, annen Ilsan'a dönmekte ısrarcı, Hyeongjun'un eğitimi riske giriyor bunlar bildiğimiz şeyler Gunil."

"Ben sadece bunları düşünmeden mutlu olalım istiyorum ama bir yandan da gelecek her ieye hazırlıklı olalım da istiyorum."

Gunil bıkkınca sesli çektiği nefesi geri verdi. "Balım, ben seni anlıyorum. İş ciddi. Her an Ilsan'a dönebilirim, annem fikrini değiltirebilir. O yüzden ben sadece seninle vakit geçirmek istiyorum."

Sustu.

Buna ne deseydi? Ona da itiraz edemezdi ya. Kolları arasındaki yastığa olan tutuşları gevşedi. Sesi bir öncekine nazaran daha boğuk ve kısıktı.

"Seni bırakmak istemiyorum. Seni bir daha görememekten korkuyorum, anlasana."

Sesin gelmemesinden ve yanında bir kıpırdanma oluşmasından anlamıştı Gunil'in yanına geldiği. Yavaşça saçlarını okşadı. Nazik, incitmek istemezcesine öpücükler bıraktı.

"O sikiği bulalım."

Jungsu kafasını kaldırdı. "Ben.." Kendine çekti Gunil. "Okula git, derslerini dinle ve dünyanın en iyi psikoloğu olarak karşıma çık Jungsu."

"Gunil."

Sessiz kaldı.
"Staja dön."

Bu dediğiyle Gunil duraksadı. Bir daha nasıl mümkün olabilirdi ki. Sadece o cümleler Jungsu'nun tekrar okula dönmesi içindi. Staja dönmek gibi bir düşüncesi yoktu. "Ne?" Jungsu kendinden itti Gunil'i.

"Söz verdin," Gunil neden onu ittiğini halâ anlamamışken Jungsu'nun söyledikkerini koordine etmeye çalışıyordu. "..ikimiz de işimizi alacağız. Grubumuz olacak Gunil."

"Sen stajını tamamlayacaksın bense okulumu." Bu cümleleri başkasından duymak garip hissettirmişti.
"O sikiği bulalım."

~khy.

slmslmslm
şu aralar çok boş bölüm yazdığımı fark ettim
sıradan gelmeye başladı olay falan da yok bilmiom
öpüldülüz🤍

𝚜𝚎𝚊𝚜𝚒𝚍𝚎, 𝚐𝚞𝚗𝚜𝚞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin